
Fatma Büşra Işık
Eğitim sistemi, her ülkede farklılık gösterdiği gibi, bizim ülkemizde de her yıl üstüne biraz daha eklenerek mükemmele ulaşılmaya çalışılan noktalardan biri. Yeni yasayla 5.5 yaşını doldurmuş her çocuk bu eğitim maratonuna başlamış oluyor. Kırtasiyeler 2.sınıflar için test kitapları satıyor. “ders çalıştın mı`” sorusu, yerini “test çözdün mü`” sorusuna bırakmış durumda. Ortaokul, lise derken bomba patlıyor ve adı her ne olursa olsun bir üniversite seçme sınavına girilmiş olunuyor.
Buraya kadar olan kısım hem öğrenciyi, hem veliyi, hem de okulu kapsıyor. Ancak için en meşakkatli kısmı tam bu noktada ortaya çıkan üniversite tercihleri oluyor. Üniversite tercihi tek bir kalıba sığdırılıp, birkaç soruyla karar verilebilecek bir şey değil elbette. Bir çok veli, öğrenci bu dönemi çok sancılı geçiriyor. Elbette ki ne kadar iyi bir puana sahipse öğrenci, tercih konusunda alternatifleri arttığından sadece “kendisinin ne istediği” söz konusu oluyor ve bu noktada soru işaretleri başlıyor. Moleküler biyoloji ve genetik bölümünde okuduğumdan, matematik-fen alanında iyi dereceler almış ve fennî ilimlerle ilgilenmek isteyen kardeşlerimizden en sık gelen soru “Tıp mı` Genetik mi`” sorusu oluyor.
Öncelikle söylenmesi gereken ilk şey her ne okursa okunsun insanın kendi imkanını kendi elleriyle bulacağıdır. Etrafımız üniversitede okuduğu bölümle ilgilenmeyen başarılı insanlarla dolu. Ancak şu da tartışmasız bir gerçek ki onlar diğerlerinden daha fazla çaba sarf etmek zorunda kalıyorlar. Sorumuza dönecek olursak tıp fakültesinin de, fen fakültesinin de kendine has zorlukları, avantajları, getirileri ve götürüleri var.
Bu konu hakkında düşüncelerini sorduğumuz birkaç arkadaşımız, sorumuzu şu şekilde cevapladılar;
Zeynep Karabacak
Ben tıp okuyorum, ablam da genetik mezunu. Gözlemliyorum ki fıtrat hem meslek seçiminde hem çalışma hayatında çok önemli. Kardeşler olarak, birbirimize bazen acıyarak baktığımız bile oluyor. Halbuki ikimiz de çalışma şartlarımızdan memnunuz hamd olsun. Tıp için şöyle bir ekleme de yapılabilir: bazen tıp okuyan arkadaşlar klinik bölümlerin kendilerine göre olmadığını görebiliyorlar. Bu durumda temel bilim tercih ederek araştırma sahasında devam edebiliyorlar. Cerrahi branşlar için belki araştırma diğerleri kadar söz konusu olmayabilir ama dahili branşlar ,hem klinik hem araştırma anlamında beklentileri karşılıyor.
Turgut Demirel
Bu soruyu bende kendime birkaç kez sordum. Araştırmak ve üretmek en büyük kriterlerimdendi. Şu anda tıp fakültesinde okuyorum. İlk geldiğim sene bu konuda bayağı hayal kırıklığı yaşamıştım çünkü tıp eğitimi ülkemizde çoğunlukla ezbere dayalı bu da beni çok rahatsız etmişti ama sonra öyle doktorlarla karşılaştım ki çok şaşırdım böyle ezberci bir sistemde bile dünya çapında başarılı olmuşlardı. Sonra araştırma ve üretimin, mesleğin veya bölümün ne olursa olsun büyük oranda insanın kendisine bağlı olduğunu anladım. Eğer kararlı olursan, çalışıp araştırırsan Allah’ın izniyle başarılı olursun. Şu anda tıp fakültesinde gerek temel bilimlerde gerek klinikte araştırılacak, aydınlatılmamış öyle çok nokta var ki şaşırıyorsun bazen kitapta okuduğun bir cümle seni 2-3 kez düşündürüyor.
Ahmet Alptekin
Öncelikle bilim insani olmak için, insanin yolunun yurtdışından muhakkak geçmesi gerektiğine inanıyorum, aksi halde hakikaten çok çok zor bir is Türkiye`de bilimle uğraşmak. İmkansız değil ancak insanın ömrünü yetiremeyeceği kadar emek gerektiren bir iş. Bu yüzden, bir nevi baştan gurbeti göze almalı bilimle uğraşacak olan insan. Ülkemizde tıp fakültesini bitiren hemen herkes kliniğe veriyor kendisini, bilime yönelen kimse hakikaten yok denecek kadar az. Çünkü Türkiye`deki doktorluk eğitiminde bilimsel araştırma nasıl yapılır öğretilmiyor. Araştırmaya istekli olsan bile, nasıl yapılacağını bilmediğin için bir şey yapamıyorsun. Bu nedenle Türkiye`de tip okuyan hemen herkes klinik doktorluğunu seçiyor.
Doktor olmak isteyen ama ayni zamanda araştırmaya meraklı kimseler USMLE gibi sınavlara girerek Amerika`da asistanlık yapabiliyorlar ve sonrasında akademik olarak da devam edebiliyorlar. Bir yandan da araştırma yapabiliyorlar. Zor, uzun bir yol ama, sonuca bakınca, hem laboratuar hem de klinik, yani iki yönden araştırma yapıyor olmak güzel birşey.
Bir diğer mevzu da, doktor olmaya değil, olmamaya bastan karar vermek lazım. Tıbbı bitirdikten sonra, zor olsa da araştırmacı olabilirsiniz ama fen okuyup doktorluk yapılmaz. Belki de en önemli soru bu.
Cihan Taştan
İlkin belirtelim ki her şey Sizin özveri ve çalışkanlığınıza bağlı. Tıp fakültesinden başlayalım. Araştırmak, üretmek, yardım etmek ve çalışmak istiyorum cümlesini iki kalemde ele almak gerekir. Öncelikle, yardım etmek ve çalışmak cümleleri özellikle Tıp fakültesinden mezun olan bir doktorun yapacağı bir şeydir. Yani fakültede dahi okuduğunuzda göreceksiniz ki araştırmak ve üretmek olanağınız yüzde 90 ihtimalle olmayacak ve kendinizi sürekli sınavlara çalışmak ve ezberlemek içerisinde bulacaksınız. Tıp Fakültesindeki arkadaşlarımızın çoğu 6 yıl boyunca başını hiç kaldıramıyordu. Zaten biz de lisede Tıp fakültesini hiç istemiyorduk ancak dediğiniz gibi amacımız Onun cc rızası olunca da bizce Doktorluk çok bereketli ve yararlı bir meslektir.
Toplumumuzun geneline oranla Doktor`luk hep saygı duyulan hem maaşı iyi olan bir meslektir ki zaten bu hususların bizim hayal ve planımızı kesinlikle süslememesi gerekir. Ancak diğer yandan hayatınız boyunca muhtaç hastalara Allah rızası için yardım edip tedavi etmek ve hastaların dualarını güler yüzünüzle almak, paha biçilemeyecek bir değerdir. Bundan dolayı Genetik okumasam kesinlikle doktor olmayı isterdim. Çünkü yarar içinde yarar hem dünyevi hem manevi dünyamız açısından...
Bununla birlikte, Araştırmak, üretmek niyetlerinize gelince Genetik bizim için de asıl noktayı İstinaddı. Yani araştırarak hem marifetullah ve muhabbetullah`ta derinleşmek hem tüm bunları insanlara anlatmaya çalışmak bizim isteğimiz olduğundan Genetik`i seçtik. Hamd olsun hep üretmek ve araştırmak hem tefekkür yapmak noktalarında Allah bizi lütuflandırdı. Nitekim şuan bu vesileyle Siz kardeşlerimi tanıyoruz. Ancak işin perde arkası bu kadar pembe değil. Türkiye`de ister en iyi üniversiteler olan Bilkent ve ODTÜ olsun ister diğer üniversiteler olsun, araştırma yapmak ve üretmek öğrenciler için neredeyse imkansız bir seviyede. Çünkü hem derslerinizde iyi olmak zorundasınız; hem de imkansızlıklar içerisinde, maddi imkanlar bulup -araştırmalar yapıp- yarışmalara girmek ve üretmeye çalışmalısınız. Ancak dediğimiz gibi bunların hepsi Sizin hiç pes etmeden durmadan ihlaslı şekilde çabalamanıza bağlı. Hatta daha da ileri gitmemiz gerekirse, hocalarınıza dahi güvenmemeniz ve onlar sizi ileri götürmek istemese de sizin durmadan çalışmanız gerekecek. Çünkü üniversitedeki akademisyen sistemi tamamen ``kadrolu memur`` sıfatıyla yürüdüğünden, hocalar da kendi rahatlarını bozup sizin heyecanınıza ortak olmayı nadiren isterler...
Yorumları şöyle bir okuduğumuzda hepimiz göreceğiz ki bu konu görecelik gösteren bir konudur. Ve en nihayetinde bütün kardeşlerimizin vardığı sonuç hak rızasını gözetip gerçekten bir şeyler yapmak istedikten sonra zor da olsa muhakkak kapıların açıldığı ve aslında önemli olan kalbimizin hangisine ısındığı ve hangisine kendimizi daha yakın hissettiğimizdir. Belki açıp derslere, bu derslerin içeriklerine bakmak yardımcı olacaktır tercih zamanında ama muhakkak ki daima yanımızda olduğunu bildiğimizden en hayırlısı isteyerek gönülden dua etmek en güzel kapıları açacak, hayra ulaşmayı sağlayacaktır..