
1 Kasım 1928 tarihinde gerçekleşen Harf inkılâbı toplumsal ve sanatsal alanlarda önemli yaralar açtı. Yeni kurulan Cumhuriyet’in çarpık ideolojisi ile yüzyıllar boyu toplumumuzun şahdamarlarından biri olan Arap harfleri kaldırıldı. Asırlardır yazı dilimiz Osmanlıca, bu şekilde toplumumuzun hafızasından koparılmaya çalışıldı. Başta Arapça kelimeler olmak üzere yabancı dillerden dilimize geçmiş birçok harf kıyıma uğradı. Unutturulmak istendi.
Böylelikle güya inkılâp adı altında koca bir kültür hazinesi baltalandı. Her türlü saldırıya rağmen koca bir kültür hazinesi güç koşullar altında da olsa günümüze kadar varlığını sürdürdü bir şekilde. Gerçekten büyük hazineymiş. Toplum ve sanat alanında bu harflerin konumu çok tartışıldı. Özellikle yıllar boyu liselerde Osmanlıca dersi okutulması hususunda talepler ısrarla sürdüğü halde bu hususta halen bir adım atılmadı.
Yazar Cemal Şakar bu harflerin dramının Türk öyküsüne nasıl yansıdığını araştırarak “Sessiz Harfler” adı altında Harf inkılabını anlatan öyküleri bir araya getirerek bir antoloji hazırladı. Dil hususunda olan gelişmeler başka toplumlarda her yönüyle tartışmaya açılırdı. Ama biz bunu hep ihmal ettik. Şakar hazırladığı antolojiyle bu konuya yönelerek ihmal edilen önemli bir noktayı göz önüne çıkarıyor. Antolojide Necati Mert, Hasan Aycın, Yıldız Ramazanoğlu, Cihan Aktaş, Mukadder Gemici, Güray Süngü, Aliye Akan başta olmak üzere yirmi dört öykücünün harf kıyımına yaklaşımını değiniyor. Alanında ilk olan çalışma dışında bu konuyla ilgili yeni yeni çalışmalar yapılması şart görünüyor. Bu şekilde bir asra yakın zamandır kanayan bir yaranın durdurulması mümkün olabilecektir. Herhalde!