Süte bereket verilecek; hatta yeni doğurmuş bir deve sürülerce insana yetecek; yeni doğurmuş bir sığır insanlardan bir kabileye yetecek. Yeni doğurmuş bir koyun akrabadan bir oymağa kâfi gelecek.
Mesleğimizin genetik araştırmalar olduğunun öğrenilmesiyle hemen arkasından gelen ilk soru: "Peki sence şimdiye kadar bir insan klonlanmış mıdır?" oldu. Öyle ütopik sonuçlar doğurur ki bu birkaç kelimelik "büyük mucize", filmlere konu olmuştur. Yıllar sonra çıkacak bir fitnenin küçücük bir tüpten çıkabileceğini belki senaristler bile senaryolarında yazagelmiştir... (Bakınız. The Lost Tomb of Jesus, James Cameron, Discovery Channel, 2009)
Hz. İsa’nın yerine çarmıha gerilen ve ellerine ve ayaklarına çiviler çakılan insan, öldürüldükten sonra ‘’kanlı çiviler’’ asırlar boyu bir kutuda saklanır. Ve artık bilimin (yaramaz ve inanmaz çocukların ellerinde azdırılması ve) geliştirilmesiyle insan klonlama artık başarılmıştır ancak dünyaya sadece 5 Temmuz 1996 sabahı Doly isimli koyunun doğduğu duyurulmuştur. Gizli araştırmalar bundan daha da ileridir; çünkü sınırı olmayan insanlar ‘’yaratılanı değiştirmeye’’ ve gelecekte fitnenin genetik kodlarına kafa yormaya başlamışlardır. Saklı tutulan kanlı çiviler üzerinden alınan DNA, laboratuar ortamında döllenmiş bir yumurtanın çekirdeğine enjekte edilir.
Yıllar ve yıllar geçmiştir, gizli klonlamanın yapıldığı yumurtanın bir kadının rahmine yerleştirilmesinden sonra... O insan büyüyüp, birçok yerde tasvir edilen ve çarmıha gerilip ellerine çiviler çakılmış halde gösterilen insana artık çok benzemektedir. Ve film aslında bu dakikada başlar çünkü insanlar ‘’sahte Mesih’i’’ görürler ve aynen her yerde tasvir edilen çarmıha gerilmiş insan olduğuna kanaat getirirler. Hatta ‘’klonlanmış sahte Mesih’’in de belki bir anneden geldiği ve babasının olmadığı bu şekilde anlatılıp daha da inandırıcı bir fitne ortamı oluşturulmuştur. Artık sahte Mesih arkasına takılan insanlar, onun yanlış yönlendirmeleriyle dünya tehlikeli bir fitnenin içerisine doğru çekilmektedir...
Film sürerken sonunun nasıl biteceği gerçekte bilinemez; ancak akıllara gelen her sorudan önce aslında her şeyin hükmünün Allah’ın elinde olduğu bilinmeli ve tam bir imanla dinde güvene erişilmelidir...
Klonlama ve Tüp Bebek yöntemine işaretler...
Filmin senaryolarının çıktığı nokta, aslında Allah’ın en büyük ayetlerinden olan Hz. Meryem’in babasız Hz. İsa’yı dünyaya getirmesidir. Bu büyük mucize henüz bilimin klonlama ve tüp bebek yönteminde ulaşamadığı bir sınırdır. Bilimsel olarak klonlamanın temelini gösteren bu mucizede aslında bir insanda bulunan DNA’dan baba olmadan başka bir insanın dünyaya getirilebileceğine işaret eder. Bu doğum Kur’an’da defalarca zikredilen bir mucizeyi daha gösterir aslında: Tüp bebek... Hz. Zekeriya’nın yaşlı olmasına ve eşinin kısır olmasına rağmen Allah’ın Hz. Yahya’yı nasip etmesi (Al-i İmran Sûresi)... Hz. İbrahim ve eşinin yaşlı olmalarına rağmen Hz. İshak ve arkasından Hz. Yakup’un müjdelenmesi (Hûd Sûresi)... Bu mucizelerin ışığında tüp bebek (IVF, in vitro fertilization) yöntemiyle 2010’da Robert G. Edwards Nobel Tıp ödülünü kazandı. Böylece günümüze kadar yaklaşık 4 milyon bebek dünyaya gelmiştir. (PhysOrg.com). Yüzyıllar önce yaşamış ünlü kimyacı ve bilim insanı Cabir İbni Hayyân da bazı eserlerinde insan türü de dahil bütün canlıların türlerinin sunî yollarla türetilebileceğine işaret eder ve bu yönteme ‘’tekein’’ ismi vermiştir. (Genel Biyoloji Bölümü, sy. 181, Prof.Dr. Mehmet Bayraktar, İslâmda Bilim ve Teknik Tarihi)
Klonlamanın GDO’lara bakan yönü ve Efendimizin Mucizesi...
Dünya henüz GDO’lara alışamadı. Bunda güvenilirsizliğin ve doğanın değiştirilmesi sonucunda ortaya kontrol edilemez kalıcı hastalıkların gerçekleşmesi korkusu yatmaktadır. Ancak GDO’nun hayatımıza sessizce girmesine engel olamayacağımızı Efendimiz şöyle ifade eder: “....o gün cemaat nar yiyecekler ve onun kabuğu altında gölgeleneceklerdir. Süte bereket verilecek; hatta yeni doğurmuş bir deve sürülerce insana yetecek; yeni doğurmuş bir sığır insanlardan bir kabileye yetecek. Yeni doğurmuş bir koyun akrabadan bir oymağa kâfi gelecektir...” (Sahîh-i Müslim, cilt 11, s. 389)
Btikilerin küçük alanda daha çok verim vermesi ve bitkiler ve hayvanlar tarafından genetikleri değiştirilerek üretilebilmesi gibi birçok amaçlar canlıların genetik materyallerinin klonlama yöntemiyle birleştirilmesi sonucu günümüzde başarılmaktadır.
Odaklanmamız gereken husus, ülkemizde kendi etik yargılarımıza bağlı bilim insanlarımızla genetik laboratuarlarımızın kurulması gerektiğidir... (GDO Felaket mi?, Genç Dergisi, Nisan 2011)