Harvard Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre... Şili’deki bir astronomi topluluğunun yaptığı keşifler sonucu... Hubble Uzay Teleskobu’ndan alınan verilere göre… Bilimsel gelişmelere dair okuduğumuz haberlerin neredeyse tamamının menşei yabancılara ait. Peki ya biz Türkler ne hâldeyiz?
Gazetelerde, televizyonlarda, haber sitelerinde kısacası medyada, bilimsel gelişmelere dair haberler sık sık yer almaktadır. Bu haberlerde kullanılan klasik replikler şöyledir: Harvard Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre, Şili’deki bir astronomi topluluğunun yaptığı keşifler sonucu, Hubble Uzay Teleskobu’ndan alınan verilere göre… Bilimsel gelişmelere dair okuduğumuz haberlerin neredeyse tamamının menşei yabancılara ait. Peki ya biz Türkler ne hâldeyiz?
Türkiye’nin İlk Göz Ağrısı
Osmanlı zamanında astronomiye dair özellikle 16. yüzyıllarda önemli gözlemler ve ölçümler yapılarak bilim tarihi kitaplarına ismimizi altın harflerle yazdırmıştık. Çoğu tarihçi bu gerçeği örtbas etmeye çalışsa da bu böyle! Ancak şu da bir gerçek ki Osmanlı’nın son demlerinde, özellikle Tanzimat’tan sonra herhangi bir bilimsel gelişmeden bahsetmek çok zor. 1868 yılında Beyoğlu’nda Fransız Hükümeti’nin de önerisiyle kurulan Rasathane-i Amire bu durgunluğu bozmaya yönelik bir hamle olsa da çok ses getirmemiştir. Rasathanenin ilk müdürünün Aristide Coumbary adında bir yabancının olması da ayrı bir konudur. Her ne kadar ismi rasathane olarak geçse de, bu kuruluş daha çok meteorolojiyle ilgili çalışmalarda bulunmuştur.
1910’da ise günümüzde artık ismini daha çok depremlerle andığımız Kandilli Rasathanesi, Kandilli İcadiye tepesine kurulmuştur. Kandilli Rasathanesi, (sözde) modern çağdaki ilk gözlemevimiz olma özelliğini taşımaktadır. İlk bilimsel gözlemler, dünya muharebelerinin etkisiyle ancak 1945 yılında yapılmıştır.
Astronomi Virüsü Hızla Yayılıyor
1933’te batı ülkelerindeki üniversitelerin bilimsel düşüncesi ile araştıran, sorgulayan ve yeni yöntemleri uygulayan bir anlayış getirilmek amacıyla yapılan üniversite reformuyla birlikte İstanbul Üniversitesi’nde Astronomi Enstitüsü kurulmuştur. Bu şekilde ülkemizdeki gökbilimin geleceği biraz daha parlamıştır. Ancak yine Rasathane-i Amire’de olduğu gibi Astronomi Enstitüsü’nün başında da bir yabancının, Ord. Prof. Dr. Erwin Finlay Freundlich’in olması Türkiye-Batı arasındaki astronomi birikimin farkını ortaya koyan bir başka örnektir. 1933’te Astronomi Enstitüsü’nü kurarak burada bölüm başkanı olarak göreve başlayan Freundlich’ten 1958’e kadar 5 yabancı bilim adamı daha bölüm başkanlığı görevini yürütmüştür.
İstanbul Üniversitesi’nde yetişen gökbilimciler 1945 yılında Ankara Üniversitesi’nde Türkiye’nin 2. Astronomi enstitüsünü kurdular. Daha sonra İstanbul ve Ankara Üniversiteleri’nde yetişen gökbilimciler de 1963’te ülkemizin 3. astronomi enstitüsünü Ege Üniversitesi bünyesinde kurdular. 1990’da astronomi enstitülerinin adları astronomi ve uzay bilimleri bölümü olarak değiştirildikten sonra YÖK 1993’te Erciyes Üniversitesi’nde astronomi ve uzay bilimleri bölümü açtı.
Astronomi ve uzay bilimleri bölümü bulunan dört üniversitenin dördünde de optik gözlemevi bulunmaktadır. Ancak üniversite gözlemevindeki teleskoplar küçük oldukları için astronomik araştırmalarda yetersiz kalıyordu. Bu yüzden 1997 yılında Antalya’daki 2547 metre rakımlı Bakırlıtepe’ye TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi kurulmuştur. 2001 yılında 1.5 metrelik, 2010 yılında 60 ve 100 cm’lik iki yeni teleskop kurulmuştur. Yine bu seneler içerisinde Çanakkale 18 Mart Üniversitesi bünyesinde 122 cm’lik bir teleskop daha kurulmuştur. Bu sene ise İstanbul Üniversitesi Çanakkale’de 60 cm’lik teleskoba sahip bir gözlemevi kurarken, Ulusal Gözlemevi de 40 cm’lik uzaktan kontrol edilebilen robotik teleskobunun hazırlıklarını bitirdi.
Bugünlerde ise Başbakan Erdoğan’ın ara ara dile getirdiği Doğu Anadolu Gözlemevi (DAG) Projesi hayata geçirilmeye başlanmıştır. DAG ile birlikte en büyük teleskobumuzun çapı 1.5 metreden 3.5 metreye çıkmış olacak. Aynı zamanda DAG dünyanın 3. en yüksek teleskobu olma özelliğine sahip olacak. Ancak Avrupa Uzay Ajansı’nın kurmakta olduğu 42 metre çapındaki teleskop düşünüldüğü vakit astronomi alanında Batı’dan yediğimiz farkı ve daha çok çalışmamız gerektiğini anlayabiliyoruz.
Savaşlarda büyük öneme sahip olan uzay teknolojisinin bir parçası olan uydu sistemlerinde de Batı’dan çok çok gerideyiz. Ancak son yıllarda yapılan çalışmalar, özellikle uzaya fırlatılan ilk milli uydumuz RASAT’tan alınan görüntüler ve önümüzdeki sene fırlatılacak olan GÖKTÜRK uydusu geleceğe dair bizlere ümit vermektedir.
Sonuç olarak astronomi alanında çıraklık dönemindeyiz. Ama biliyoruz ki emeklemeden yürünmez, yürünmeden koşulmaz. Ve yine biliyoruz ki “İnsan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur.” (Necm, 39)