
Birisi yüzme sporcusu. Çocukluğundan bu yana Türkiye’nin gururu olarak takdim ediliyor. Katıldığı beş olimpiyatta herhangi bir derece alamamış. Altıncısına katılarak farklı bir rekor kırmak peşinde. Sürekli ilgisizlik ve sponsorsuzluktan yakınıyor. Katıldığı bir dans yarışması uğruna Dubai’de düzenlenen ve ülkesini temsil etmesi gereken uluslararası bir yarışmayı es geçiyor. Yüzme Federasyonu’nun her ay yardım olarak sağladığı 10 bin liralık desteği 5 bin liraya indirerek ceza vermesi üzerine ise kamuoyunu sporu bırakmakla tehdit ediyor.
Bir diğeri ise motosiklet yarışçısı. Bir motor tamircisinin oğlu. 17’sinde girmeye başladığı motosiklet yarışlarına babasının malını mülkünü satarak temin ettiği para ile katılıyor. İki abisini de motor kazasında kaybetmesine rağmen azim ve fedakârlıkla yoluna devam ediyor. 50’si yurt dışında kazanılmış 700’den fazla kupası var. 2010’da ikinci kez Dünya Supersport Şampiyonu oluyor. Bu mütevazı sporcu bahis programlarından kendisine ayrılan 800 bin lirayı “öyle bir paranın varlığı ile ilgilenmiyorum. Ne kadar para olduğunu da bilmiyorum. Bununla ilgili olarak konuşmak da istemiyorum. Sezon başında Spor Toto Teşkilat Başkanlığı’na paranın ‘iyi ve güzel yerlerde’ kullanılması için yetki vermiştim. Onlardan rica etmiştim. Parayı iyi yerlerde kullanacaklarına da inanıyorum” diyerek geri çeviriyor.
İkisi de sporcu. İkisi de göz önünde. İkisi de pahalı sporlar yapıyorlar. Birisi sürekli şikâyet ediyor, ilgisizlikten yakınıyor ve görevini ihmal ederek katıldığı ilginç gösterilerde boy, adale ve kas gösteriyor, diğeri ise binlerce lirayı haram diyerek elinin tersi ile itiyor. Fark var. Yazı bu tür farkları göstermek, hayat ise bu tür farkları görmek için…
Farkı fark etmek lazım, yoksa yazık olur.