Her kavme inen kitaplarda, ‘’öleceksin!’’ hatırlatmasına kulak asmayan insanoğlu, ne üdüğü belirsiz birkaç Maya’lı kâhinin ‘’21 Aralık 2012’te kıyamet kopacak!’’ uyarısına hemen sarılabiliyorlardı. Belki şimdi bu yazıyı okurken, ya 21 Aralık günündesinizdir ya da 22 Aralık’a kavuşmuşsunuzdur bile!
Genç Dergisi’nde çıkan ilk yazımız üzerinden tam üç yıl geçti... Heyecanla dergiyi elime aldığım ânı ilk günkü gibi hatırlıyorum. ‘’Acaba Yazı Atölyesi, yazımı kabul eder mi?’’ diye... Konuşacak kelimeler heybemde duruyor; ancak ilk defa sarraflar çarşısında cümleler karıyordum... ‘’2012’’ filminde henüz perde kapanmadan, kıyametler içimde kopmuş ve ilk yazımızı yazmaya vesile olmuştu: 2012: İnsanlığın Kıyameti mi, Kıyametteki İnsanlık mı?
Maya’ların bir kehanetinin keşfedilmesiyle zaten ‘’ölmeyi duyunca, korkudan ölen!’’ insanların etekleri tutuşmuş, hazırlıklarını yapmaya başlamışlardı bile. Garip... Her kavme inen kitaplarda, ‘’öleceksin!’’ hatırlatmasına kulak asmayan insanoğlu, ne üdüğü belirsiz birkaç Maya’lı kâhinin ‘’21 Aralık 2012’te kıyamet kopacak!’’ uyarısına hemen sarılabiliyorlardı. Belki şimdi bu yazıyı okurken, ya 21 Aralık günündesinizdir ya da 22 Aralık’a kavuşmuşsunuzdur bile! Tevaffuk ki memlekete dönüş biletimizi de 21 Aralık gecesine aldık. Belki gökyüzündeyken dünyada kıyametler kopabilir ve kurtulabilirim (!) Ama yine de konacak yer kalmayacaktır ve boşuna onca para vermiş olacağız... Neyse, zaten ‘’Her nefis ölümü tadacaktır!’’ (Ankebût Sûresi, 57) değil mi?..
Gerçek şu ki, insanlar hiç ölmek istemezler. Vücudumuzdaki susuzluk hissinin suyun varlığına delil olduğu gibi veya açlık duygusunun yiyeceğimiz besinlerin yaratıldığına kanıt olduğu gibi; ölümsüzlük isteği de ölümsüz bir diyarın var olduğuna açık bir belge olarak gösterilebilir. Ancak henüz bunu teleskop ve mikroskoplarıyla keşfedemeyen insanoğlu, hep ölümsüzlüğü yakalamaya çalışmıştır. Bundan hasıl olan çalışmalar o kadar çoktur ki, şu an kendi çalışmalarımızda bile, amacımız ‘’bir insan hücresine ölümsüzlük özelliğini’’ kazandırmaktır. Herkese şaşırtıcı gelebilir; ancak ‘’ölümsüzlüğün’’ bilim literatüründeki tek karşılığı ‘’bir yıl yerine on yıl yaşarsam kârdır’’ hesabıdır... Çünkü her canlının ölümü elbet bir gün tadacağını, zaten her deneyde bilim insanları çaresizce kabul etmişlerdir. İnsanlar ancak ümitleriyle ölümsüzlüğü keşfederler. Bundan dolayı, ümitvar bilim insanlarının ölümsüzlüğe yaklaşması için çuvallarca para harcanmıştır. Sonsuzluğa ulaşmak için yapılan emeklemelerin ilk örnekleri hayvanlar üzerinde denenmiştir. Hatta farelerin hayat süresinin kısacık da olsa uzatılmasını başaran bilim insanlarına 1 milyon dolar gibi bir ödül bile vaad edilmektedir (Methuselah Fare Ödülü). Hayat süresinin uzatılabilmesi için SERS Enstitüsünü kuran Aubrey de Grey, ‘’ölümün hak olduğunu savunan insanlar’’ hakkındaki düşüncelerini anlatırken yine aynı çıkmaz sokakta kıstırıldıklarını itiraf eder. ‘’Yaşlanmaya çare bulduğumuz zaman bile ölüm yine yaşamın bir parçası olacaktır... Aslında uzun yaşayabilmeyi umursamıyorum; sadece ölmek istemediğimden ötürü bu araştırmalarımızın başarıya ulaşmasını umut ediyorum.’’ (Ker Than. Hang in there: the 25-year waiting to immortality. LiveScience).
Ve yine garip... Bilimi dinden ayrı tutan kanun koyucular, iş ‘’ölümden paçayı yırtmaya’’ geldi mi, dinler içerisindeki ölümsüzlüğü nasıl bilimle aydınlatabileceklerini araştırmaya başladılar. Kaliforniya üniversitesi, John Templeton vakfından ölümsüzlüğü ve ölümden sonra yaşam olduğu inancının insanlarda yaptığı etkiyi kavramak için 5 milyon dolar destek kazandı. (University Receives $5 Million Grant To Study Immortality. Slashdot). The Immortality (Ölümsüzlük) projesinin yürütücüsü John Martin Fischer çalışmalarını şu sözlerle savunur: ‘’Tarih boyunca insanoğlu ölümsüzlük hakkında düşünegelmiştir. Bundan ötürü, ölümden sonra neler olduğu hakkında çok derin bilgilere ihtiyacımız var. Şimdiye kadar kimse dini, psikolojik ve bilimsel alanları bir araya getirerek ölümsüzlüğü açıklamadı.’’ Bu sözler aslında, Müslüman bilim insanlarının yıllardır bilime kendi sözlerini katmayarak ne kadar cimrilik yaptığını ve insanları böyle Amerika’yı tekrar keşfeden bir tarzda uğraşlar içerisine soktuğunu göstermektedir.
Dünyada ölümsüz olunamayacağını kavrayan milyarder zenginlerin ise hayalleri bambaşka. ‘’2045 girişimi’’ adlı projede, bilgisayar teknolojisinin gelişmesiyle ölen insanların beyinlerinin bir bilgisayara bağlanarak en azından beyinsel aktivitelerini ölümsüzleştirmek amacına dayanmaktadır. Oluşturulacak holografik bir sanal yüzle, ölümsüz olmak isteyen insanların beyinleri yapay yüze kavuşup normal hayatlarına devam edeceklerini ummaktalar. Tabi, bu ölümsüzlük de ancak o bilgisayarın elektriği kesileceği güne kadar! (Alyssa Danigelis. Immortality for Humans by 2045. DiscoveryNews.)