
Ömer Taşgetiren
Bakmayın siz Batılıların kendi içlerinde iki dünya savaşı çıkardığına, bakmayın Hitler`e, Mussolini`ye, bakmayın nükleer savaş ihtimaline, bakmayın gelir uçurumuna, açlıktan ölen insanlara, bakmayın bilimin silah sanayiinde kullanılmasına, bakmayın sosyal darvinizme, bakmayın gençliğin temel değerlerimizden uzaklaşmasına.
Yıl 2006. Yılların Batıcısı hasta yatağında yatıyordu. Dostları çevresinde toplanmış, ağır durumdaki bu önemli entelektüelin sesini son defa duymak istiyorlardı. Yatakta yatan adam ömrünü Batılılaşma politikalarına adamış, Türkiye`de Batıcılık çizgisinin yerleşmesi için elinden geleni yapmış birisiydi. Ömrünü bu çizgiyi yüceltmek için geçirmesine rağmen, şüpheler, gerilimler, tereddütler kendisinden hiç eksik olmamıştı. Yıllardır içinde taşıdığı, bitmeyen gerilimlerini dostlarıyla paylaşmak istiyordu. Kendisini toparladı ve bir vasiyet hükmünde olan şu sözlerini söyledi:
"Korkmayın dostlarım, korkmayın insanlar, orada bir modernite var uzakta, gidemesek de, göremesek de, üç yüz senedir yeryüzünde bir emsaline rastlayamasak da, orada bir yerde insanlara eşitlik, kardeşlik, adalet, barış, huzur, saadet, mutluluk, insanların idealleştirdiği ne kadar değer varsa hepsini getirmeye muktedir olduğuna inandığım bir modernite var. İster Doğu`da yaşayın ister Batı`da, ister Asya tipi üretim tarzına sahip olun ister feodal, ister despotik olun ister demokrat, çabaladığınız takdirde kesinlikle bir gün bu moderniteye ulaşacaksınız. Bakmayın siz Batılıların kendi içlerinde iki dünya savaşı çıkardığına, bakmayın Hitler`e, Mussolini`ye, bakmayın nükleer savaş ihtimaline, bakmayın gelir uçurumuna, açlıktan ölen insanlara, bakmayın bilimin silah sanayiinde kullanılmasına, bakmayın sosyal darvinizme, bakmayın gençliğin temel değerlerimizden uzaklaşmasına.
Batıcı konuşmaktan terlemişti, biraz dinlenip tekrar devam etti konuşmasına:
"Bütün bu saydıklarım, bütün bu pişirip pişirip önümüze getirilenler, hepsi mürtecilerin, irticanın laf oyunlarıdır. Onlar böyle abuk sabuk konuşmayı bilirler zaten. Bunların hepsi arızi hallerdir, geleneğin tortularıdır, medenileştiremedikleri barbar taraflarıdır insanların. Bilim, teknoloji hepsi özünde iyidir, insanlar bunları kötü kullanıyorlarsa bilimin suçu ne?"
"Evet, Almanların ve İtalyanların büyük cürümler işlediğini kabul ediyorum, fakat bundan da bizim modernite anlayışımız zarar görmez. Almanlarda eleştirel birey çok gelişmemiştir zaten, onlar çok itaatkâr insanlardır. Ayrıca İngiltere ve Fransa`nın arkasından gelmek onları çok kızdırdı. Onlar her halükarda kendilerine özgü insanlardır, onların kendine has bir yolu vardır. Neyse ki, 2. savaştan sonra onlar da akıllarını başlarına aldılar ve modernleşme trenine atlamaya çalıştılar. Erken ya da geç gelmek mesele değil, önemli olan modernite yolunda olmaktır. Bu tarikatlarda da bir laf varmış, bilirsiniz, aramakla bulunmaz ama bulanlar arayanlardır diye, bizim modernleşme hikâyemiz de böyle. Evet, tekrar ediyorum, orada bir modernite var uzakta..."
Okullarımız çok iyi, çok medeni nesiller yetiştirmiyor, kavga, şiddet, eğlence gençliğin derdi. Gençliğin kimisi dine yöneldi, kimisi Marksist oldu, kimi de Satanizm gibi tuhaf tuhaf tarikatlara yöneldi. Fakat bütün bunların sebebi bizim projemizin henüz tam uygulanmamış olmasıdır. Kimi gençlerin üzerinde hala dincilerin etkilerini görüyoruz. Biz modern, laik eğitim sistemimizle gençleri tüm hurafelerden kurtardığımızda işte o zaman görün siz Türkiye`yi.
Batıcı biraz dinlendikten sonra bu sefer gençlerden açtı bahsi:
"Evet, kabul ediyorum okullarımız çok iyi, çok medeni nesiller yetiştirmiyor, kavga, şiddet, eğlence gençliğin derdi. Gençliğin kimisi dine yöneldi, kimisi Marksist oldu, kimi de Satanizm gibi tuhaf tuhaf tarikatlara yöneldi. Fakat bütün bunların sebebi bizim projemizin henüz tam uygulanmamış olmasıdır. Kimi gençlerin üzerinde hala dincilerin etkilerini görüyoruz. Biz modern, laik eğitim sistemimizle gençleri tüm hurafelerden kurtardığımızda işte o zaman görün siz Türkiye`yi. Bunun için daha fazla baskı ve daha fazla denetim yapmamız gerekiyor sanırım. İtiraz edenlere hiç bakmayın."
Batıcı daha fazla konuşamadı. Çok bitkin düşmüştü. Aslına bakılırsa Batıcının bütün bu konularda kalbi hiç bir zaman tam mutmain olmamıştı, her zaman içinde tereddütler vardı. Bir kere, modern bilim ve teknolojinin öz itibariyle içlerinde tehlikeler barındırdığını sadece mürteciler değil, dünya çapında meşhur filozoflar da söylüyorlardı. Öte yandan, insanın oluşumunda doğal seleksiyonu, en yeterlinin hayatta kalması ilkesini savunup, insanlar arası ilişkilerde sosyal darvinizmden farklı bir şey savunmak da apaçık bir çelişkiydi. Bu sorunu da yıllardır çözememişti. Seküler bir ahlakın imkânı ise ahlak felsefesinin kadim sorularından biriydi. Dini kaynaklardan beslenmeyen, Tanrı`yı unutan bir kişi ne kadar sorumlu ve duyarlı olabilirdi ki çevresine, insanlara, tabiata? Dostoyevski`nin dediği gibi Tanrı olmasa, hesap günü olmasa, her şey caiz değil miydi?
Türkçeye ne zaman moderniteyi eleştiren bir kitap çevrilse içine karabasanlar çökerdi Batıcının. Ne yani, ömrünü adadığı, küçüklüğünden beri kendisi için çalıştığı modernite ideali bir göz boyamadan mı ibaretti? Bu idealden vazgeçmek fikirlerini değiştirmesinin ötesinde, mevkiini, sosyal statüsünü de terk etmesi anlamına gelecekti. Fakat denildiği gibi, içindeki çalkantılar dinmiyordu. İnsanlığı tehdit eden Amerika`yı nereye koyacaktı, Bosna`da sessiz, dünya sorunları karşısında sessiz Avrupa`yı nereye koyacaktı? Modernite bunlar değilse neydi, Japonya`mı, Çin mi, Rusya mı? Neydi?
Bütün bu sorunlar biriktikçe birikiyor, içinden çıkılmaz bir hal alıyordu. Batıcı da artık bu sorulara tatmin edici cevaplar veremeyeceğini anlamıştı. Önünde iki seçenek kalmıştı Batıcının, ya tüm hayatını reddetmeyi göze alıp karmaşık soruların peşinden giderek daha doğru olanı arayacaktı. Ya da bütün bu soruların üstüne sünger çekip, geldiği yoldan devam edecekti. Batıcı birçok insan gibi ikincisini seçti. İç murakabeye yanaşmadı. En sonunda, son nefeslerini verirken, arkadaşlarına Batıcıların kadim vasiyetini tekrarladı: "orada bir modernite var uzakta." (Bu yazıda görüşlerine yer verilen karakterin gerçek kişilerle bir bağlantısı yoktur.)