
Yeniden Viyana
Aktivist ve yazar kişiliğiyle tanıdığımız Hakan Albayrak 90’larda “Yeniden Viyana” isminde bir dergi çıkartmak istemiş ama buna zaman ve imkan bulamamıştı. Daha sonra Yenişafak gazetesinde bahsettiği bu durumu katıldığı Viyana gezisiyle birlikte anlatırken Viyana’da yenilmiş olmanın bile insana gurur verdiğini söylüyordu. Yenilginin bile Viyana’da olanı makbuldü. Çünkü Viyana Osmanlı’nın kızıl elmasıydı. Bugün yeniden Viyana diyebiliyoruz bu elbette bir savaşma niyeti değil, bu, silikleşmeye başlayan ufuk çizgisinin yeniden üzerinden gidilerek güncellenmesidir. Viyana’da hâlâ Osmanlı’nın kuşatmasının sembol isimlerinden olan Çerkez Dayı’nın heykeli Viyana’daki Türk sokağını süslemekle birlikte bizim asırlardır devam eden ufuk havsalamızı hatırlatmaktadır. Hakan Albayrak kızıl elma’yı bir de şiirle taçlandırmıştı.
Bu sessizlik fondaki çılgın gitar solosuyla
Pimi çekilmiş bu el bombası
Bu kutsal nefes bu tahrik
Bu anarşist ateş yakabilir beni
Hala bir şansım var
Hala terk edebilirim seni.
Afrika
O bir hedef değil o bir vuslat merkezi, dünyanın kalbura çevirdiği kara kıtanın, kara bahtını değiştirmek için gönüllüler ordusunun emeğiyle, duasıyla, parasıyla yeniden fi dan dikmeye çalıştığı vaha, Afrika. Uzatın ellerinizi dünyanın kazdığı bu kuyudan çıkartalım o güzel tatlı insanları. Bir su kuyusu, bir yetimhane, bir hastane,bir imarethane, bir cami bir bir bitirecek bu karanlığı…
Kızıl Elmamız Ne Olmalı?
Kızıl Elma… Tarih boyunca hep “büyük ideal”in adı oldu Kızıl Elma. Eski Türkler’de, güneşin batarken oluşturduğu kızıllıktan yola çıkarak böyle dendiği söylenir. Ve en büyük hedef Batı’yı ele geçirmektir. Sonrasında aziz İslam’la birlikte bu Kızıl Elma “İ’la-yı Kelimetullah” oldu. Zira “Kâfi rler istemese de Allah nurunu tamamlayacaktı.” Osmanlı, hadis-i şerifi n de desteklemesiyle kendi Kızıl Elması’nı bulmuştu; Konstantin ve Roma. İlki 558 yıl önce gerçekleşti. Peki ya Roma?.. Artık Roma’nın simgesel bir hedef olduğunu ifade edebiliriz. O günün jargonunu güncellediğimizde, Roma’nın Paris modasına, Amerikan emperyalizmine, İngiltere fi tnesine ve hukuksuzluğuna, İsrail terörüne dönüştüğünü göreceğiz.
Roma
Doğu Roma’yı yani Bizans’ı çökerten Fatih Sultan Mehmet Han’ın Otranto kalesini ele geçirerek Roma’yı fethetme niyetinde olduğunu tarih kitaplarında okumuştuk. Fakat Sultan Mehmet Han’ın girişiminden sonra bu çabanın peşine düşen pek olmamış olduysa da başarılı olamamış. Hâlbuki Roma fetih olunabilseydi tıpkı Anadolu’daki Miryokefalon savaşı gibi Avrupa’da kalıcılığımız perçinlenmiş olacaktı. Ve Osmanlı’nın sonunu getiren dünya savaşı bu kadar kolay başlatılamayacaktı. Ama kadere mani olmak mümkün değil. Devletler de insanlar gibi fani.
Kudüs
Bugün dünyayı feth etsek ve sadece Kudüs kalsa bu yine de tam bir feth olmaz; çünkü Kudüs eski kıblemiz, peygamberlerin beşiği ve Miraç hadisesinin gerçekleştiği yer olduğu için göğe açılan kapımız. Çaresizliğimiz çok acı. 1948’den beri bir zulüm söz konusu ve kaç savaş, kaç intifada bu acıya merhem olmadı. Bir Selahaddin daha doğurmalı analar, sapan taşlarıyla dini muhafaza eden çocukların yarası sarılmalı. Dünyayı karıştırmaktan zevk alan ve her taşın her ağacın arkasından çıkan tüm insanlığa zarar veren İsrail dizginlenmeli.
İstanbul Kimin Altın Elması?
Peygamber Efendimizin hadisi şerifi ndeki övgüye nail olabilmek için İstanbul defalarca Müslümanlar tarafından kuşatılmış ama Fatih unvanını 21 yaşındaki Sultan Mehmet Han alabilmişti. Onun bu başarısı bize gurur verirken bize düşman olanların artık hedefi İstanbul olmuştu. Başta İngiltere, Rusya gibi büyük ülkeler olmak üzere Yunanistan ve Yugoslavya gibi daha birçok ülke İstanbul’a göz dikmişti. Çanakkale zaferi de dâhil olmak üzere birçok hain ve ölçüsüz girişim vatan evladının fedakârca mücadelesi ile geri püskürtülmüş ve İstanbul bizim olarak kaldı. Lakin askerî girişimlere boyun eğmeyen İstanbul’un moderniteye boyun eğmesi istenilmekte ve bu anlamda düşüncesizce cahilce çalışmalara yapılmakta. Buna engel olmak pek de mümkün gözükmüyor bu saatten sonra. Rabbimiz idarecilere göz açıklığı versin.
Gidemediğin Yer Senin Değil
Öğretmişler bir türkü orda bir köy var uzakta gitmesek de, görmesek de o köy bizim köyümüzdür diye. Hayır, külliyen yanlış. Gitmediğin, görmediğin, derdine derman olmadığın yer katiyen senin değildir ve senin hiç olmamıştır. Bugün google earth ile dünyanın her yerine gittiğimizi sanıyoruz ve kanalizasyon merkezleri olan medya organlarının bize anlattığına kanarak birçok yerde zulüm bitti sanıyoruz. Öğle değil. Keşmir, Çeçenistan, Kırım, Patani, Ache, Libya, Nijerya ve daha birçok yer hâlâ kan ağlıyor bizim haberimiz yok.
Al/Alma
Türkçenin verdiği anlam derinliğini düşününce kızıl elma çok farklı manalara tekabül ediyor. Kızıl anlamına gelen “al” ve elmanın eski söylenişi “alma”. Kızıl elmanın al-alma dilemmasına dönüşmesi farklı bir mesaj içeriyor. Onu almak da bir bedel istiyor almamak da. Aldığımız için korumak gayesiyle çok bedel ödediğimiz yerler de var alamadığımız için diğer yerleri de kaybetmemize sebebiyet veren yerler de var. Almak ya da alamamak işte bütün mesele bu.
Bağdat
90’larda Eşref Ziya Terzi’nin bir albümündeki ezgisiyle öğrenmiştim bu şehri. Sonra Moğolların yakıp yıkmalarını Dicle’yi kan akıtmalarını, o muhteşem kütüphaneleri yok etmelerini kitaplarda okumuştum. Ancak Amerikan işgalini ve devamındaki zulmü maalesef seyirci olarak takip ettim. Belki dünyadaki 1 milyarın üzerindeki Müslüman da benim yaptığımı yaptı. İşkencelerin, tecavüzlerin, infazların haddi hesabı yok Bağdat’ta ölenlerin sayısı 50’yi aşmadığı sürece medyada yer bile alamıyor. Bağdat, Bağdat, zulüm kat kat…
Endülüs
Dünyanın en acı kaybı, bizim yitiğimiz Endülüs. Tahrip edilen kütüphanelerinden kalan üç beş kitapla bugün bilim otoritesi olan Batının kullandığı, atomu parçalamaktan tutun da kalp nakline kadar asırlar öncesinin bilim imparatorluğunu kurmuş bu ülke şimdi yok. Gırnata, Kurtuba, Tuleytula, Sevil bugün bizim için sadece tarihi obje niteliğindeler. Kim bilir belki bir gün yeniden gemileri yakıp geçilir Tarık Dağı…
İlayı Kelimetullah
Kızıl elma yakıp yıkmak için mi konulur bir yerin başının üzerine? Başkaları öyle yapıyor olabilir bizim gayemiz bu değil, bizim tek bir gayemiz olursa tüm kızıl elmalar bizim olur. O da İlayı Kelimetullah’tır, gayesi o olanın varacağı yer değişmez, o hep cennetine kavuşur. Toprak kazanmak değil derdimiz çünkü konulacağımız toprak miktarı azami 3-5 metreküp. Derdimiz Peygamberimizin açtığı yoldur gerisi laf-u güzaf…
Fatih Sultan Mehmet Han Avni mahlasıyla ne güzel söylemiş…
İmtisal-i cahidü fi llah oluptur niyetim
Din-i islamın mücerret gayretidir gayretim …