
Şu yaşlı insan, benim gibi eskimeyen, hep şarjla yeni kalan, bir robotu nasıl yapabilir? Ölüp giden bir insan benim Tanrım (!) olamaz!’’ Ne yazık ki mutfak robotu programlanırken hafızasına Kur’an ayetleri yazılmamıştı. Ama yapay zekânın doruklarında her türlü kararı verebiliyordu.
Mutfak robotunun şarjı yeni dolmuş, çevresindeki robotlarla tekrar kablosuz bağlantı kurmaya çalışıyordu. Daha dün bulunduğu evde yaşayan yaşlı kadına yemeğini hazırlıyordu. Bıkmadan, sabırla ve pür dikkatle doktorun robotundan gelen reçetelerdeki oranlarda ilaçları hazırlıyor, yemeğin tuz ve yağ oranını ayarlıyordu. Dikkat etmesi gereken, metal elinin altında yaşlı bir insan vardı. Robotun yapay aklından geçmiyor değildi. ‘’Beni yaratan bu yaşlı kadın olamaz. Çünkü bir kere kendisinin pili yakında bitmek üzere. Hem görme mekanizmaları, hareketleri çok yavaş. Şu yaşlı insan, benim gibi eskimeyen, hep şarjla yeni kalan, bir robotu nasıl yapabilir? Ölüp giden bir insan benim Tanrım (!) olamaz!’’ Ne yazık ki mutfak robotu programlanırken hafızasına Kur’an ayetleri yazılmamıştı. Ama yapay zekânın doruklarında her türlü kararı verebiliyordu. Çevresindeki insana, akıp giden yaşama, batıp doğan güneşe kameralarıyla bakıp, alıcılarıyla kaydettikten sonra, ‘’beni icat eden bir insan olamaz; çünkü kendi işini görmekten aciz, hem ölmekten kaçamıyor...’’ Sanki robotun işlemcilerinde şimdiye kadar hesapladığı en önemli sonuç, robotun megafonundan duyuluyordu ‘’Batıp gidenler benim sahibim olamaz!..’’ Çünkü asıl Yaratan, insanın aklına topraktan çıkan robotu yapma ilhamını veren ve ilmi yaratan olmalıydı.
Son zamanlarda hakkı bulan (!) mutfak robotunun akrabaları üzerinde bir sürü iddia vardır. “İnsan yerine yapay zekânın kontrol ettiği silahlı bir insansız hava aracı, hedefin yanı sıra sivillerin de bulunduğu bir eve ateş etmeli mi?” “Sürücüsüz bir otomobil yayalara çarpmamak için içlerinde insan olsun olmasın başka araçlara çarpmak pahasına yönünü değiştirmeli mi?” Ahlâk sınırlarını belirlemeye çalışan bilim insanları gerçekten de ‘’yaşatma ideâline’’ sahip bir idrakle yaşayabiliyorlar mıydı gerçekten? Zaten öyle olsaydı, yaşatmak ve ferah düzeyini arttırmak yerine kusursuz katil robotlar yaparlar mıydı? Şimdi kim hesap verecek en büyük ‘’işlem’’ gününde robotların öldürdükleri insanların cezalarını? Ellerin, gözlerin, ayakların şahit tutulduğu bir zamanda, yapay zekâlı robotların yaptıkları cürümleri alıcıları ve kameraları kaydedip şahit olduklarında cehennemde eriyecek birkaç elektrik kablosu, kameralar ve işlemciler mi olmalı?
Asimov’un ta 1942 yılında bilim-kurgu kitaplarında ilk kez ele aldığı kurallar, robotların ahlâkında olması gereken unsurları içeriyordu. ‘’Robotun insanları koruması, emirlere uyması ve kendisini koruması’’. Robotların işlemcileri tutarsız (!) sonuçlar veremezdi. Hangi kod yazılmışsa odur. Bu kuralları yapay zekâlı robotlara kodlamaya çalışan insanoğluna binlerce yıldır indirilen kitaplarda, bundan farklı bir ayet mi yazıyordu? Robotlara emirlere uy ve öldürmeyeceksin derken, inşaallah biz de kodlandığımız emirlere son koduna kadar uyarız.
Artık robotlar insanların yerini almaya başlamaktadır. Grev yapmayan, yorulmayan ve yemek molası vermeyen robotlar, gün gelecek 1 Mayıs’ta İşçi bayramını kutlayacak. Foxconn isimli ipad ve iphone montajını gerçekleştiren şirkette 1.2 milyon işçinin yerini yakında 1 milyon robot alacak. ‘’En büyük asker, bizim asker!’’ denirken, gün geldi ‘’en fonksiyonlu robot asker, bizim asker!’’ denmeye başlandı. Özellikle silah devi Amerika’da üretilen robotlar en dikkat çekicileridir. ‘’The Sand Flea (Kum Piresi) isimli savunma robotu çatılara sıçrayıp görüntü alabiliyor. RISE adlı altı bacaklı askeri robot düz duvara tırmanabiliyor. LS3 adlı robot, engebeli arazide 180 kilogramlık yük taşıyabiliyor. Küçük İnsansız Kara Taşıtı (SUGV) adlı evrak çantası büyüklüğündeki robot ise kalabalıkta bir insanı tanımlayıp onu izleyebiliyor. Havada ise sadece bir yüzük büyüklüğündeki keşif robotları ile füze yüklü insansız hava araçları bulunuyor. (NTVMSNBC, Robot öldürürse kim suçlu?)
Güneş batarken, yaşlı insanın artık uyuma vakti geliyordu. Robot, artık kendini şarj makinesine takmaya gidebilirdi... Bip sesi geldi, bir bilgi paylaşmıştı yaşlı insanın facebook’daki arkadaşı...
‘’Güneşi doğarken görünce ‘işte bu benim Rabbim, bu daha büyük!’ dedi; batınca, ‘Ey milletim! Doğrusu ben ortak koştuklarınızdan uzağım’ dedi.’’ (6 / EN’ÂM - 78)