Çok değil, iki-üç yıl önce, Türkiye ile Suriye üç yıl sonra savaşın eşiğine gelecek dense adama, “hadi oradan saçmalama” denirdi herhalde. Evet, bugün üç yıl önceye göre o şaşılacak noktadayız.
Esed’in hamiliğine soyunan kimileri, “daha dün can ciğer kuzu sarması olduğumuz Suriye ile bugün neden savaşın eşiğine geldik” deyip bunun sebebinin “Türkiye’nin sünni eksenli Suriye politikası”ndan kaynaklandığını ileri sürüyorlar. Davutoğlu’nun dış politika yaklaşımını yerden yere vuruyorlar.
Bu eleştirilerin haklılık payı var mı? Türkiye sünni eksenli bir politika mı izliyor? Şöyle cevaplayalım; Tunus lideri Zeynel Abidin Şii miydi? Hüsnü Mübarek Nusayri miydi? Kaddafi Caferi miydi?
Türkiye onlara niçin sırtını döndüyse Beşşer Esed’e de işlediği cinayetler yüzünden, sırtını döndü. Esed, Nusayri olduğu için değil babasının yolundan gitmeyi tercih ettiği, despotlaştığı için kendisiyle yollarını ayırdı Ankara.
Sonra, Davutoğlu’nun dediği gibi Arap Baharı’nı Türkiye mi başlattı? Türk dışişleri mi sevk ve idare etti Arap halklarının sokaklara dökülmesini?
Baas diktatörlüğü en masum talepleri bile kanla bastırmaya kalkışınca ve iş çığırından çıkınca Türkiye’nin tercih yapması gerekiyordu. Ya özgürlük isteyen halklardan yana olacaktı ya diktatörlerden. Ankara Arap Baharı’nın estiği diğer ülkelerde ne yaptıysa Suriye’de de onu yaptı. Suriye rejiminin katliamlarından kaçan ve Baas diktatörlüğünün terörist ilan ettiği mültecilere kapısını açtığı için Türkiye, Esed’e göre “teröristlere” kucak açan ülke oldu...
Sonuç olarak bugün 35 bine yakın insanını katleden despot Baas diktatörlüğü ile savaşın eşiğine geldiysek bunun tek sorumlusu var o da kendi halkına karşı misket bombası kullanacak kadar vahşileşen despot Suriye yönetimidir. Bir de kendi stratejik menfaatleri dolayısıyla ona bu cesareti veren uluslararası çevrelerdir…
Velhasıl Ortadoğu zor günlerden geçiyor. Suriye krizi artık çoktan dibimizdeki bir ülkenin iç meselesi olmaktan çıkmış, üçüncü dünya savaşına neden olabileceği dillendirilen son derece kritik bir krize dönüşmüş durumda.
Türkiye, Suriye’ye girer mi? İhtimal verilmiyor ama şartlara göre tamamen ihtimal dışı da görülmüyor. Girerse ne olur? Kısa cevap felaket olur herhalde. Evet belki üç günde Şam’a gideriz de oradan çıkabilir miyiz? Rusya, Çin ne der? Şii dünya ne der? İran, Hizbullah ne yapar? Türkiye’nin doğu, güneydoğu bölgesinde neler olur? Arkanızdayız diye bize habire gaz veren Batı ne yapar? Yanımızda ama seyirci olarak mı kalır? Cevabı zor ve iç karartan sorular bunlar. Türkiye’nin bunca riski görmemesi mümkün değil.