Yaklaşık bir yıldır fragmanı sinema salonlarında dönen New York’ta Beş Minare 5 Kasım itibariyle salon ve kopya sayısı rekorları kırarak 400 kopya ile 900 salonda gösterime girdi. Mahsun Kırmızıgül’ün, Beyaz Melek ve Güneşi Gördüm’den sonra üçüncü filminde de toplumsal bir konuyu güncel konularla sentezleyerek ele aldığını görüyoruz.
Kırmızıgül’ün yönetmen, senarist ve oyuncu olarak yer aldığı filmde Haluk Bilginer, Mustafa Sandal, Robert Patrick, Danny Glover, Gina Gershon gibi isimlerin performansları ve sergiledikleri başarılı roller filme ayrı bir hava katıyor. 15.000.000 Amerikan Dolarına mâl olan ve 120 dakika süren New York’ta Beş Minare etkileyici aksiyon sahneleriyle Amerikan filmlerini aratmıyor. Filmde kullanılan dekorlar, görüntü ve müzikler de birinci sınıf bir çalışmanın ürünü. İslam dininin güzelliğine yapılan vurgu ile islamafobi, İslami terör kavramı gibi genel ve kan davası gibi Türkiye’ye özel konular arasındaki bağlantıların iyi sağlanması da filme derinlik katmış. Film son dönemecine yani son yarım saate girene dek sahnelerin birbirinden bağımsız olması da seyirci ilgisinin film boyunca yoğun olmasını sağlıyor
Polisiye ve dram ağırlıklı yapım konu itibariyle sinemaseverler tarafından beğenilsin ya da beğenilmesin Türk sineması adına pek çok ilki bünyesinde barındırdığı bir gerçek. Türk sinemasının geleceği ve gelişimi açısından sektörü ileriye taşıyıcı bu yeniliklerden bazıları şöyle;
%50’si Amerika’da çekilen ilk film, Yarısı İngilizce olarak çekilen ilk Türk filmi,
Sendikalı ekiplerle çekilen ilk Türk filmi,
300 kişilik yerli ve yabancı ekibin çalıştığı ilk Türk filmi,
Anamorfic Lenslerin kullanıldığı ilk Türk filmi,
Daha önceki filmlerinde de büyük senfoni orkestralarıyla çalışarak ilklere imza atan Mahsun, New York’ta Beş Minare’nin müziklerinin yapımında da 140 kişilik müzisyenden oluşan ‘The City Of Prague Film Harmonic – Prag Senfoni Orkestrası’ ve ‘Prague pera Korosu’ ile Türkiye’nin önemli müzisyenleri ile çalışmış.
Bunların yanı sıra; değinilmeye çalışılan temel olayların yeterince aksiyon sahneleriyle kaynaştırılamaması, ciddi analizlerde bulunulamaması ve de inandırıcılık sorununa sebep olan sahnelerin çokluğu filmi kalite açısından zedeliyor. Aynı zamanda sergilenen oyunculuklardaki performans ele alındığında Mahsun filmde oyuncu olarak yer almasa sadece yönetmen ve senarist olarak kalsaymış daha başarılı bir çalışma ortaya çıkacakmış gibi bir görüntü veriyor.
Son olarak sinemaseverlere New York’ta Beş Minare’yi izlerken ve bu yapıt hakkında yazılan eleştirileri okurken bir takım yazarların da (Ali Murat Güven, Ekrem Dumanlı v.s.) dikkat çektiği şu ayrıntıları iyi analiz etmelerini tavsiye ediyoruz.
Zaza – Kürt asıllı bir sanatçı olan Mahsun Kırmızıgül çalışmalarında Kürt sanatçıların büyük kısmından ayrı bir duruş sergileyerek birlik ve bütünlüğü savunuyor.
Türk sinemasının çoğunluğunu oluşturan ‘Ateist’ yapımcılara nazire yapar gibi her filminde İslam inancına yönelik müsbet yönde göndermelerde bulunuyor
Ilımlı ve inançlı yanıyla dik duruşundan ödün vermiyor.