
Can Alpgüvenç
Vakitleri tespit edebilmek için kullanılan en basit yol, yere dikilen bir sopa veya çubuğun gölgesini takip etmektir. İşte yukarıda meydana gelen çubuk ve gölgesi, basit manada yatay bir güneş saatidir. Bu cismin gölgesinin mevsimlere göre tespiti ve vakitlerin buna göre işaretlenmesiyle gelişmiş güneş saatleri elde edilir.
Ebu Raşid, rehberi Hasan`la birlikte çölün kavurucu kumlan arasında ağır ağır yol alıyor, boz renkli hecin develeri, kum tepelerinin çevresini bir sağdan bir soldan dolaşıyor, vadilerde zikzaklar çizerek güneydoğuya ilerliyordu. Biraz ötelerindeki kum tepeciği alçak doruğuyla göğün mavi boşluğuna iyice girmişti. Günlerdir süren uzun yolculuğunun sonuna yaklaşmışlardı. Çölde, devenin ritmik adımlarına uyarak türkü çağıran bedevinin baygın sesi dışında hiçbir şey işitilmiyordu... Kızgın güneş, bir ateş topu şekilde tepelerine doğru yükselmişti. Ebu Raşid küçük bir el işaretiyle rehberi susturdu, namazı düşünüyordu. Develerin hareketleri yavaşlayarak, durdu. Hasan, semerin arasından çıkardığı sivri dal parçasını her zaman olduğu gibi kumlara iyice bastırdıktan sonra, gölgenin uzunluğunu ölçtü; ardından başını kaldırarak gülümsedi. Tok bir sesle:
`Saygıdeğer Efendim, öğle namazı vakti!` dedi.
* * *
Mekanik saadetin henüz keşfedilmediği ya da yaygınlık kazanmadığı devirlerde insanlar vakti tayin için kum, su ve güneş saatlerinden istifade ediyordu. İşte Ebu Raşid`in rehberi de, aynı biçimde, kuma sapladığı bu dal parçasıyla basit bir güneş saati kurmuş, tecrübesinin yardımıyla öğle namazının vaktini belirlemişti.
Bilindiği gibi öğle namazının vakti bir cismin gölgesinin en kısa olmasıyla başlar. Vakitleri tespit edebilmek için kullanılan en basit yol, yere dikilen bir sopa veya çubuğun gölgesini takip etmektir. İşte yukarıda meydana gelen çubuk ve gölgesi, basit manada yatay bir güneş saatidir. Bu cismin gölgesinin mevsimlere göre tespiti ve vakitlerin buna göre işaretlenmesiyle gelişmiş güneş saatleri elde edilir.
Güneş saatleri, bir metal veya ağaç çubuk gölgesinin; güneşin hareketine uygun olarak özel surette hazırlanmış mermer, taş veya madeni bir zemin üzerinde yer değiştirmesiyle zamanı tayin eden basit saatlerdir. Güneşle gölge arasındaki ilişkiyi çabuk fark eden insanoğlu, gün içinde sürekli değişim gösteren gölge uzunluklarını ölçerek, zaman belirleyen cihazlar yapmayı başarmıştır.
Bu ölçüm aracı ilk olarak Mısır ve Mezopotamya gibi sürekli güneş alan bölgelerde ortaya çıkmıştır. Bilinen en eski güneş saati, M.Ö. 1500 yıllarında III. Thotemes zamanında yapılan bir Mısır saatidir. Güney Arabistan`dan getirilen, İstanbul Eski Eserler Müzesi`nde sergilenen ve yumuşak kum taşından yapılan güneş saati, araştırmalara göre M.Ö. 100 tarihini göstermektedir. Sultanahmet meydanındaki (eski At Pazarı), üzeri hiyeroglif yazılarıyla kaplı dikilitaş da -aynı zamanda- bir güneş saatidir.
Güneş saatleri nasıl yapılırdı?
Bazı güneş saatlerinin yapımında astronomi ve matematikten, bazılarında ise gözlemden yararlanıldı. Gözleme dayalı olanlar, çölde seyahat eden bedevinin yaptığı gibi, basit fakat dikkatli bir incelemeye dayanır. İster yatay, ister dikey olsun, üzerinde gündönümü ve burç çizgileri gösterilen detaylı bir güneş saati, ne kadar uzman bir astronom elinden çıkarsa çıksın, günlük veya en azından haftalık tutulan kayıtlardan sonra ortaya çıkar. Yani güneşin gölge hareketleri yıl boyunca dikkatlice gözlenir, gölge uzunlukları bir zemin üzerine sabırla kaydedilir. Bunun için önce ağaç veya bir metal çubuk zemine dik olarak yerleştirilir, sonra her saat başlarında milin gölgesi işaretlenir. Yıllık gözlemin bitiminde günlük ve haftalık çizgiler ihmal edilerek, aylık çizgiler mermer ya da taş bir kadrana hafifçe kazınır. Bu saatler hem detaylı, hem de çok dakiktir.
Saatlerin amacı: Namaz vakitlerini belirlemek
Güneş saatleri, camilerin güneş alan duvarlarına -daha ziyade- namaz vakitlerinin belirlenmesi için çizildi. Bilindiği gibi, Osmanlılarda günün saatlere ayrılması güneşin batışıyla başlar, yani güneş ufukta kaybolduğunda yeni bir güne girilir. Güneş batışındaki saat 12 kabul edilir, o andan bir sonraki güneş batımına kadar olan süre 24 eşit parçaya bölünür.
Güneş saatleri sadece güneşin doğuşu ile batışı arasındaki süreyi gösteren cihazlar, yani gündüz saadetidir. Müslümanlarda güneşin doğuşundan sonraki ilk namaz `öğle` olduğundan camilere çizilen güneş saatleri daha çok bu zamandan başlayarak düzenlenir.
Osmanlı güneş saatlerde enteresan olan husus, saat çizgilerinin hemen yanında ait oldukları burçların da yazılı olmasıdır. Bu güneş saatlerinde sadece zaman değil, mevsim başlangıçları, güneşin üzerinde bulunduğu burç isimleri de belirtilir. Burç çizgilerinin karşısında Osmanlı Türkçesiyle Seretan (Yengeç), Esed (Aslan), Sümbüle (Başak), Mizan (Terazi), Kavs (Yay) ve Cedi (Oğlak) gibi burç isimleri yazılıdır. Mesela güneş, aslan burcuna 23 Temmuz`da girer. Temmuz ayında saat milinin gölgesi, günün her saati için tespit edilen çizgiyi kesinlikle aşmaz. Cihazlarda öğle çizgisinin karşısında `Hatt-ı zeval`, ikindi çizgisinin karşısında `Hatt-ı asr-ı evvel` ile `Hattı-ı asr-ı sani` yazılan okunur. Öğle namazının vakti, dik duran bir milin en kısa gölgesinin uzamaya yüz tuttuğu andadır. İkindi ise, asr-ı evvel ve asr-ı sani olarak isimlendirilen iki zaman birimi arasında kılınır. Asr-ı evvel, milin gölgesinin kendi uzunluğu ile aynı günün öğle vaktinde en kısa gölge uzunluğunun toplamı kadar olduğu vaktin adıdır.
* * *
Namaz vakitlerinin, kılındıkları yere göre hesaplanmaları gerektiğinden, muvakkitler -zamanı belirleme memurları- yılın bütün namaz vakitlerini ayrı ayrı hesaplıyorlardı. Osmanlı hükümdarları da sahip oldukları toprakların tamamında, bütün namaz vakitlerinin ayrı ayrı hesaplanmasını emrettiler. Mesela Fatih Sultan Mehmed, Tuna`dan Fırat`a uzanan geniş imparatorluğunda, namaz saatlerinin tespiti görevini ünlü astronomi bilgini Ali Kuşçu`ya (1456) vermişti.
Osmanlı sınırları içinde hem tarihi, hem de ustasının adı kitabeyle sabit, en eski güneş saati, İstanbul Topkapı`daki Kürkçübaşı Camii minaresindedir. Bu saat, mermer levha üzerine hem üçgen, hem de dörtgen saadetin yerleştirildiği karma ve dikey bir yapı gösterir.
Dersaadet’teki elli üç güneş saati
Camilerin güneş alan avlularında, kıble veya batı duvarlarında yer alan güneş saatlerinin çoğu, Osmanlı`ya asırlarca başkentlik yapan İstanbul`dadır. Bilim adamlarının tespitlerine göre bu şehirde kırk sekizi günümüze kadar ulaşan elli üç güneş saati vardır. Bu cihazların İstanbul`dan sonra en çok bulunduğu şehir, yine bir Osmanlı başkenti olan Edirne`dir. Buradaki camilerin duvarlarında altı güneş saati yer alır. Ülkemizin sınırları içinde seksen civarında güneş saatinin varlığı bilinmektedir. Şimdi ülkemizin dışında kalan, fakat yıllarca Osmanlı sınırlan içinde bulunmuş birçok şehirde, halen on beş adet güneş saati günümüze kadar gelebilmiştir. Bunlardan altısı Kahire`de, beşi Halep`te, biri Kudüs`tedir. Bununla beraber bu sayılar, şu ana kadar bilim adamları tarafından tespit edilebilen güneş saati rakamlarıdır; bu sayının daha fazla olması da muhtemeldir.
Tarihe saygımız bu olmamalı?
Osmanlı tarihinde saatin, namaz ve diğer dini vakitlerin bilinmesinde çok önemli fonksiyon ifa eden bu cihazlar, önce mekanik, daha sonra dijital saadetin bulunması, gelişmesi ve yaygınlaşmasıyla anlamım kaybetmiştir. Ancak bu saadetin bilim tarihimizde çok ciddi bir yeri olduğu unutulmamalıdır. Bu saadetin bir kısmı zaman içinde, bilgisiz ve sorumsuz bir takım kimseler tarafından, -maalesef- tahrip edilmiştir. Bu cihazlardan çoğunun dikkatlerden uzak, ücra köşelerde yer alması, hem korunmalarını güçleştirmekte, hem ilim adamlarının meraklı nazarlarından uzak kalmasına sebep olmaktadır. Kaderlerine terk edilen bu cihazlara layık oldukları ilgiyi göstermek, tarih şuuru taşıyan bütün ilgililerin ve başta gençliğimiz olmak üzere tüm insanımızın ortak çabası olmalıdır.