
Peygamberimiz uçağa biner miydi, hangi ülkede yaşardı, facebook hesabı olur muydu, twit atar mıydı her gittiği yeri? Ramazan da yaklaşıyor, Peygamberimizi hangi belediyenin iftar çadırında görebilirdik?
Ömrümüze maya tutmasını isteyeceğimiz, maddi-manevi hayatımıza çeki düzen vermek için iyi bir fırsat olan, manevi ikramların bahar yağmurları gibi üzerimize indiği üç aylar iklimine kavuştuk. Gittikçe artan bir coşku ve feyz ile umulur ki Ramazan’a erişir, bayramı hak edenlerden oluruz. Günler ilerledikçe bu iklimde neler yapabileceğimize dair önerileri Peygamberimizin hadislerinde arayacağız. Ne kadar oruç tutun demiş, hangi güne özel fazladan namaz kılmış, ashabına nasıl tavsiyelerde bulunmuş… Ahzab Sûresi’nde O, bizim için “üsve-i hasene” en güzel örnek olarak tanıtılıyor ya, O’nun her adımı hayatımız için önemli hale bürünüyor.
Siz Peygamberi(mizi) nasıl bilirsiniz? O’nunla ilk karşılaşmanız nasıl olmuştu hatırlıyor musunuz? Muhtemelen çocukluk zihninizde yer eden imaj etrafında gelişti peygamber algınız. Dinlediğiniz hikayeler, okuduğunuz menkıbelerle O’nu tanıdınız. Birçoğumuz aslında kronolojik bilgileri sonradan öğreniyor, öncelikle hikayeciklerle O’nu tanıyoruz.
Gelecek yıldan itibaren çocuklarımız 5. sınıftan itibaren Siyer dersleri görmeye başlayacak. “Din Kültürü” bahsinin içinde küçük bir bölüm olarak değil, başlı başına bir ders olarak. Sadece geçme notu önemsenen bir ders olmaması için çalışacak hocalar. Aileler “iyi öğrensin” diye çocuklar ve gençler için yazılmış siyer kitaplarını araştıracak. İşte o noktada zannedersem birçok insan sonpeygamber.info sitesinin geçtiğimiz aylarda düzenlediği çalıştayı fark edecek.
Sonpeygamber.info Siyer Atölyesi 2012 projesi Nisan sonunda, “Türkiye’de Çocuklara Yönelik Siyer Çalışmaları” temasıyla düzenlendi. İki gün boyunca dolu dolu bir çalışmaya şahit olduk. Akademisyenler, İlahiyat mensupları, yazarlar, dergi ve yayınevi editörleri, çizerler… Çocuklara Peygamberimizi en güzel şekilde anlatmak isteyen birçok insan o gün oradaydı. Şimdiye kadar neler yapıldı, ne gibi eksikliklerimiz var ve bundan sonrası için neler yapılmalı sorularına cevap arandı. Çalıştayın en güzel oturumlarından birini çocuklar gerçekleştirdi. Çocukların zihnindeki Peygamber algısı nasıldır, nasıl oluşur, bunu büyüklerine güzelce anlatmış oldular.
Sanki insanlar edebiyat deyince, ağdalı sözlerle, hayatın dışında bir yerlerde yaşanabilecek şeylerin yazılmasını anlıyorlar. Halbuki edebiyat, hayatın hergün gördüğümüz yüzünde, farkına varamadıklarımızı bize kazandıran bir cümledir. Bazen ağdalı kelimelerle yapar bunu, bazen basit bir cümleyle. Basit ama taşı gediğine koyar şekilde. Bazen uzun bir metinle, ilmek ilmek zihnimize işler edebiyat, kendi fikrini. Ne dediğini direk anlamasak da ruhumuzun derinliklerinde hissederiz. Adalet, merhamet, özgürlük anlayışlarımız değişir. İyi edebiyat bunu yapar. Ve iyi edebiyatın yaş sınırı yoktur. Çocuk edebiyatı eserlerini (çocuk kitabı ve çocuk edebiyatı eserleri farklıdır) bu yüzden büyüseniz de okumaktan keyif alırsınız.
Çocuklarınıza aldığınız Peygamber hikayeleri anlatan kitapları siz de okuyabiliyor musunuz? Biz okuyamadığımız, okurken çocuksu bulduğumuz için, aslında çocuklarımız da okumuyor, çok sevmiyorlar. Çocuk edebiyatıyla ilgilenen insanlar ise, artık korkutucu, sıradan, edebi incelikten yoksun metinlerin çocuklarımıza hiçbir fayda sağlamadığını ısrarla dile getiriyor. Birçok yazar, yayıncı sadeleştirilmiş metinlerin çocuk kitabı olarak sayılabileceğini düşünüyor oysa ki. Birkaç çocuk-siyer kitabı alın ve okuyun, siz de farkına varacaksınız, sadeleştirilmiş metinler ama kaliteden yoksun.
Peygamberimizin hayatının kronolojik olarak anlatımından ziyade edebi bir dille anlatımı da en başta çocuklarımızın hak ettiği bir seçenek. Belki de tek seçenek. Çünkü diğer türlü, asırlar öncesinde yaşamış fakat bugünle bağlantısı kurulamayan bir peygamber imajına mahkum kalıyoruz. Peygamberimizin hayatını adım adım bilen fakat internette kendini farklı biri gibi lanse eden insan, siyerden ne kadar nasip almıştır?
Çalıştay öncesinde izlediğimiz sokak röportajlarında, Peygamberimiz bugün yaşasaydı uçağa biner miydi, nasıl giyinirdi sorusu karşısında afallayıp kalan, bu sorulara “deveye binerdi”, “eski, o dönemin insanları gibi beyaz, uzun elbiseler giyerdi” diye cevap verenler hiç az değil. Siz ne düşünüyorsunuz? Peygamberimiz uçağa biner miydi, hangi ülkede yaşardı, facebook hesabı olur muydu, twit atar mıydı her gittiği yeri? Ramazan da yaklaşıyor, Peygamberimizi hangi belediyenin iftar çadırında görebilirdik?
Siyer Atölyesi bu nedenle önemli bir adım attı. Katılımcıların dediği gibi, önümüzdeki beş yıl içinde olumlu etkilerini görmeyi umut ediyoruz. Peygamberimizi seven, O’nun hayatını kendine örnek edinen, ideal olarak O’nu gören nesil için, kaliteli siyer eserleri yazmak zorundayız çocuk edebiyatıyla ilgilenenler olarak. Aileler de seçimlerini bu yönde kullanmalı ve fakat tabi ki, çocuğun siyer öğrenimini sadece kitaplara ve okula bırakmamalı.
O’nu daha iyi anlamak, örnek almak adına üç aylık bir başlangıç yapmaya ne dersiniz?