Haset aslında bir hasret tutkusudur. İnsan hasret duyduğu şeylerin başkalarının eline geçmesine tahammül edemez. En çok kendimize yakıştırdığımız, elimizde olmasını çok arzuladığımız şeylerin başkaları tarafından elde edilmesine haset ederiz.
Git gide diğerinin varlığını ve elindekileri, kendine tehdit olarak gören insanların çoğaldığı bir topluma doğru sürükleniyoruz. İnsan dünyada nimet olarak sunulanların en iyisini, en güzelini kendisi için ister. Bunun için gayret sarfeder, çalışır, tevekkül eder veyahut insanların elindekine göz diker. İnsanın başkasının elindeki nimetlerin yok olmasını istemeksizin, kendisinin de aynı şeylere kavuşmayı arzulamasına gıpta etmek denir. Başkalarının yücelmesinin, kendisinin değersizleştiği anlamına geldiği zannına kapılan insan, etrafında kıymetli, emeline ulaşmış, nimetlerle perverde olmuş kimse görmek istemiyor. “Bütün milletlerin hastalığı olan haset ve buğz (sevmemek, kin gütmek, hoşlanmamak) size de sirayet edecektir” (Tirmizi, Kıyame 6) buyuruyor, Allah Rasûlü. Hz. Yakub’un oğulları Hz. Yusuf’a haset duygularıyla neler yapmışlardı bir hatırlayın. Hz. Osman hasetten dolayı şehit edilmemiş miydi? Allah’ın kitabında, Hz. Peygamberin sünnetinde yerdiği haset, insanlarda olan nimetleri hoş görmeme ve yok olmasını dilemedir. Kur’an-ı Kerim’de ehl-i kitabın mü’minlerde iman nimetinin zail olmasını candan istedikleri “Eğer size bir iyilik dokunursa bu onları üzer” (Al-i İmran 120) şeklinde haber verilmektedir. Kişinin akrabaları, dostları, arkadaşları arasında ister kendinden üstün olsunlar, ister aşağı olsunlar hayrı ve nimeti sadece kendine isteme arzusu hasettir. Haset aslında bir hasret tutkusudur. İnsan hasret duyduğu şeylerin başkalarının eline geçmesine tahammül edemez. En çok kendimize yakıştırdığımız, elimizde olmasını çok arzuladığımız şeylerin başkaları tarafından elde edilmesine haset ederiz. Bazen bizim değersiz gördüğümüz, ancak başkalarınca çok değerli olan şeylerin insanların elinde olması bizi rahatsız etmez, hatta bundan mutluluk bile duyabiliriz. İmtihanda tam bu noktada başlıyor zaten. Kendi için istediğini başkası için de isteyebilme erdemi. Elinde, bizim olmasını arzu ettiğimiz nimeti taşıyan herkes öfkemizin nesnesi durumunda. Sahip olamadıklarımıza sahip olanlara tavır takınıyoruz, konuşmuyoruz, surat asıyoruz, haset ediyoruz. Baktığımız her yerde güç yarışı görüyoruz. Gücü kutsuyor ve onu elde etmek için her vasıtayı mübah sayıyoruz. Tutarlı bir özgüven sahibi olmak, en azından haset ettiklerimize ulaşmak için çaba sarfetmek hasedi yok etmez mi?