
Ayşe Tunçayak Gündüz
Rabia kahvesinden yudumlayanların yüzüne odaklanmıştı. Sıra ona gelmişti. Merakla uzanmıştı fincana. Kahvesinden bir yudum almıştı ki püskürtmemek için zor tuttu kendini. Bu ne böyle dedi içinden. Zaten nerde abuk sabuk bir şey varsa bana denk gelir diye söylendi kendi kendine.
Telefonun çalmasıyla kendine gelmiş, ağlamaktan kan çanağına dönen gözlerini silmişti. Hiç açası yoktu telefonu. Sesini kıstı ve yüzünü yıkamaya lavaboya gitti. Aslında müthiş konuşmaya ihtiyacı vardı, fakat kimseye gidesi yoktu. Gözlerini açmakta bile zorlanıyordu. Su biraz iyi gelmişti. O sırada kapı zili çaldı. Kimdi ki bu şimdi. Bu gözlerle kapı da açılmazdı. Kapının deliğinden baktı. En sevdiği hocası Hümeyra hoca duruyordu karşısında. “Belki Hümeyra hoca şişik gözlerime ve acıyan yüreğime iyi gelebilir” diye düşündü ve kapıyı yavaşça açtı. Hümeyra hocanın hiç şaşırmış bir hâli yoktu.
İçeri girip sarıldıktan sonra “Haberlerini aldım Rabiacım.” dedi Hümeyra hoca ve devam etti: “Dedim ki şimdi gönlü kırıktır. Gönlü kırık olanın yüreğinde Allah vardır. Bir uğrayayım da ben de nasipleneyim.” Rabia şaşkınlıkla bakıyordu hocasına, çok olmamıştı tanışalı ama pek sevmişti bu kadını.. Rabia bunları düşünürken araya girdi Hümeyra hoca, çok duramayacağım Rabiacım. Seni yarınki dersimde görmeyi çok isterim. Hem belki sana da iyi gelir.
-Bilmem, dedi Rabia sadece. Aslında iyi olabilir diye geçirdi içinden. Mesnevi dersi veriyordu Hümeyra hoca. Mesnevi de, Hümeyra hoca da iyi geliyordu Rabia’ya. Ama öyle kötü hissediyordu ki kendini. Kımıldayacak derman bulamıyordu sanki..
-Sabır! dedi Hümeyra hoca.
-Sabretmekten başka çarem mi var. Şu halime bir bakın. Yaşadıklarım kolay mı sizce? Karşıdan bakınca sabır demesi de kolay. Böyle olmak zorunda mıydı? Neden böyle şeyleri hep ben yaşamak zorunda kalıyorum? Ve neden susmak zorunda kalıyorum?
-Bu kadar şikayet etmek sabır değildir Rabiacım. Kolay değil yaşadıkların. Lakin sabırla dua etmelisin. Dünyada dertleri olan bir tek sen değilsin. Ve niceleri senden çok daha ağır dertlerle uğraşıyorlar.
Şimdi gitmek zorundayım. Sana bir kutu çikolata getirdim. Sevdiğini biliyorum. Belki iyi gelir. Ayrıca dualarımda olacaksın. Duanın önemini kavramaya çalış. Bir ihtiyacın olduğunda yanındayım. Yarınki derse de mutlaka bekliyorum.
Rabia kaldığı yerden devam etmişti gözyaşlarına, sadece bu defa şikayet yerine dualara dönüştürmüştü içinden gelenleri…
Hiç hâli olmasa da gitmek istiyordu Rabia derse. Kendini veremese de o ortamda bulunmanın iyi geleceğine inanıyordu. Bin bir düşünceyle kat etti yolları. Kendisini zile basarken buldu. İçeride kuytu bir köşeye oturdu. Hümeyra hoca tüm sevecenliğiyle geldi yine. Bu kadının hiç sorunu olmuyor muydu acaba, bu enerjiyi nereden buluyordu.
Bugün derse başlamadan önce birer kahve içelim dedi. Hem kahvelerimizi yudumlarken eğlenceli bir oyun da oynayacağız. Kurallarımız şu: Kahvelerimizden biri acı olacak, içine ne bulduysam attım. Ve o kahve kime denk gelirse, o kişi kendini hiçbir şekilde belli etmemeye çalışacak. Yani tatlı tatlı bir güzel içeçek. Diğerleri ise o kahvenin kimde olduğunu tahmin etmeye çalışacak. Fakat bunu kahveleri içerken yapmayacaksınız. Bitirdikten sonra ufak kağıtlara tahminleri olanlar yazıp bana verecek. İşin ucunda büyük ödül var, diyerek henüz hiç kullanılmamış laptopu gösteriyordu. Rabia hiç mecali olmamasına rağmen herkes gibi dikkat kesilmişti. Nicedir almak istediği, maddi durumunu bir türlü ayarlayamadığı için alamadığı laptoptu bu.
Ayrıca diye devam etti Hümeyra hoca, bu zarf da kazanın olacak. İçinde ne olduğu bilinmeyen bu zarf da epey dikkat çekmişti. Acı kahve kendisine denk gelen belli etmeden o kahveyi içerse veya içinizden biri o kahvenin kime denk geldiğini tahmin edebilirse kazanan olacak. Ve büyük ödüllerin sahibi olacak. Şimdi yuvarlak bir şekilde oturalım.
Bu sırada kahveler dağıtılmaya başlanmıştı. Rabia kahvesinden yudumlayanların yüzüne odaklanmıştı. Sıra ona gelmişti. Merakla uzanmıştı fincana. Kahvesinden bir yudum almıştı ki püskürtmemek için zor tuttu kendini. “Bu ne böyle dedi içinden. Zaten nerde abuk sabuk bir şey varsa bana denk gelir diye söylendi kendi kendine. Ödülü düşündü sonra, dayanmalıyım dedi etrafındakilere gülümseyerek. Bu sırada artık iyice yerleşmişti oyun.. Herkes pür dikkat inceliyordu. Pek muhabbet de olmuyordu. Rabia her yudumda istifra etmemek için güzel şeyler düşünmeye çalışıyordu. Yüzünün aldığı şekiller ip ucu vermesin diye de gülümsemeye çalışıyordu. Sanki çok tatlı bir şey içiyormuş izlenimi vermeye çalışıyordu.. Çok da abartmamalıydı. Ama öyle zordu ki bu kahveyi içmek. İçinde bol bol acı bir şeyler vardı. Öyle yanıyordu ki ağzının her tarafı. Sanki başından ateş püskürüyordu. Sanki ateş saçan bir ejderhaya dönüşmüştü..
Bu sırada bir kız gözlerini dikmiş ona bakıyordu. Anlamış mıydı acaba? Ama o kadar da belli etmemeye çalışıyordu ki... Rabia da onun gözlerine dikti gözlerini. Gülümseyerek bir yudum aldı kahvesinden. Hiçbir acı belirtisi göstermemeliydi. Ama ölecek gibiydi sanki. Nasıl dayanacaktı daha fazla bilmiyordu. Daha yarısı duruyordu fincanda. Öyle çok küçük de bir fincan değildi ki bu. Bu sırada birkaç kişi birilerini tahmin etmiş ve tahminlerinde yanıldıkları için diskalifiye olmuşlardı. Devam dedi içinden, başarabilirsin. Ucunda bedava laptop var.. Azıcık yanmaya değer. Değmeli diyordu içinden. Ama artık dayanacak mecali kalmamıştı.. Bir yandan midesinin inanılmaz bulantısı bir yandan yangın yerine dönmüş ağzıyla pes etmek üzereydi.. Son bir gayretle laptopa baktı. Ve fincanda kalanı bir yudumda bitirdi.. Gözleri kararmıştı sanki.. Ama başardım dedi içinden.
Kahveler bitmişti. Katlanmış kağıtlar masanın üzerine konuluyordu. Hümeyra hoca, kontrol ettikten sonra sanırım kazanan acı kahveyi içen arkadaşımız diye araya girdi. Evet Rabiacım seni buraya davet edelim dedi ardından. Ne yani dedi içinden Rabia, bile bile mi bana verdi bu kahveyi. O bunları düşünürken Hümeyra hoca laptopu uzattı. Ve zarfı verdi ardından. Aç bakalım dedi. Rabia merakla açtı. İçinde bir kağıt vardı ve üzerinde şöyle yazıyordu. “Sabır yüzünü ekşitmeden acıyı içmektir. Hem de yudum yudum ve içine sindire sindire. Cüneydi Bağdadi”. Rabia şok olmuştu.. İçinden sadece ağlamak geliyordu. Hümeyra hoca Laptobu verirken, içtiğin kahve acıların, sıkıntıların olsun, aldığın laptop ahiretine gönderilmiş ödülün, ecrin olsun” dedi, ve ekledi: Sıkıntıda hayır vardır ferahlıkta da. Rabbim zulmetmez sadece imtihan eder. Ve biz, bize bizden daha merhametliyi kime şikayet edeceğiz? Sabır ve dua ile nice sarp yollar aşılır inşallah…
“Kim sabretmek isterse, Allah ona sabır ihsan eder. Hiç kimseye sabırdan daha hayırlı ve daha çok nimet verilmemiştir. Bilin ki, hoşlanmadığınız şeylere sabretmekte çok hayır vardır. Yardım sabırla birlikte gelir.” (Hadis-i Şerif)