
M. Sait Aktaş / Genç Haber Merkezi
Arap Baharı’nın yaşandığı geçtiğimiz yılın ardından birçok Arap ülkesinde dikta rejimi de sona ermiş oldu. Hatırlanacağı üzere Tunus, Mısır, Libya, Suriye, Cezayir, Yemen, Irak, Amman gibi Arap ülkelerinde siyasi yozlaşma, işsizlik, ifade özgürlüğü, usûlsüzlükler, kötü yaşam koşulları ve buna benzer durumlardan dolayı protestolar başlamıştı. Tunuslu Muhammed Buazizi’nin 17 Aralık 2010 tarihinde kendini yakmasıyla fitil ateşlenmişti. Ardından benzer sorunlar içinde bulunan ülkelerde de ayaklanmalar başlamıştı.
Ayaklanmalar Mısır ve Tunus’ta başarılı olmuş, ardından uzun yıllardan beri bu ülkelerin yöneticisi olan Zeynel Abidin Bin Ali ve Hüsnü Mübarek koltuklarını terk etmek zorunda kalmıştı. Birçok kişinin ölümüne sebebiyet veren olaylar dünya çapında geniş yankı uyandırmış ve 2011 Nobel Barış Ödülü’ne aday olabileceği belirtilmişti.
Daha sonra olaylar tüm sıcaklığıyla sürmeye devam etmişti. Hükümetler istifa etti, yıllar boyu sürmekte olan dikta rejimleri son buldu ve olaylar 1968 Prag Baharına benzetilerek “Arap Baharı” ismiyle telaffuz edildi. Geçtiğimiz Pazar gününde Arap Baharı’nı yaşayan ülkelerden Mısır’da bir ilk yaşanarak “Müslüman Kardeşler”in adayı Muhammed Mursi oyların %51,73’ünü alarak seçimle işbaşına gelen ilk cumhurbaşkanı oldu. Ardından birçok ülke lideri Mursi’ye tebrik mesajlarını iletmeye başladılar.
Böylece Mısır’da yeni bir dönem, yeni bir çağ başlamış oldu. Arap Baharı’nın ardından 30 yıllık lider Mübarek’in devrilmesi ve bunun akabinde daha düzenli bir yönetime sahip olması Mısır için iyi bir avantaj. Mübarek yanlısı bir aday olan Ahmed Şefik’in, Mursi ile birlikte yarışması ister istemez strese neden olmuştu ama nihayetinde büyük çaplı herhangi bir sorun yaşanmadı.
Eski Mısır tarihe karşıtı, artık yeni bir Mısır var karşımızda. Bu yeni ülkeye yıllar boyu süren kargaşa, siyasi ve ekonomik sorunlardan sonra huzur temenni ediyoruz. Darısı diğerlerinin başına…