Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri yapıldı. Nasıl okumalı sorusunun cevabı belli: Irkçılık ve yabancı düşmanlığı artık bir Avrupa gerçeği. Avrupa, kimliğini kaybetmekten korkuyor. “Eyvah Türkler geliyor” ruhu yeniden hortluyor anlayacağınız. Avrupa için kendisi saymadığı her unsur tehdit. Bu eskiden de böyleydi belki ama gayri unsurların görünürlükleri, etkinlikleri ve sayıları artınca rahatsızlık iyice açığa çıktı. İşte son örnek: Belçika`da 26 yaşındaki Mahinur Özdemir`in Avrupa`nın ilk ve tek başörtülü milletvekili olarak Brüksel parlamentosuna seçilmesiyle başlayan tartışma. Parlamentoda başörtülü olmalı mı, olmamalı mı? Daha genelleştirelim soruyu: Avrupa kendi içinde azınlıklara ve yabancılara karşı artan bu nefretle nasıl yüzleşecek? Türkiye AB üyesi olacak mı olmayacak mı sorusunun cevabı da bu yüzleşmeye bağlı artık. Türkiye’nin hangi standartlara sahip olup olmadığını kimse tartışmayacak bundan sonra. Bundan sonra tartışılacak olan Avrupa’nın ortak değerlerinin ne kadar evrensel olduğu ve hoşgörü içerdiği… Avrupa yıllardır içinde sakladığı korkuları ile yüzleşecek bundan sonra. Başarabilir mi? Bizdeki çömezlerine bakarak bunun öyle kolay olmadığını söyleyebiliriz. Kolay mı kendisi gibi yaşamayan, kendisi gibi düşünmeyen ve kendisi gibi giyinmeyi adamdan sayıp onlarla hoşgörü iklimi içinde yaşayabilmek… Hele görüntü kirliliği (!) yapmaya başlamış ve olur olmaz her yerde biter olmuşlarsa… Göz konforunun bozulması ne kadar kötü, gelsinler de bizim “seçkinler”le dertleşip ağlaşsınlar!