
Fransa’nın üç temel yapıtaşı,1789 Fransız İhtilali’nın simgeleri, bütün devlet kurumlarında başköşede duran üç süslü kelime. Ne de güzel seçmişler(!) : Liberté, Egalité, Fraternité… Yani Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik.
Kısaca özetlemek gerekirse Fransız İhtilali halkın bilinçlenmeye başlayarak sınıf farkını ortadan kaldırıp kral ve kilisenin kölesi olmaktan kurtulmak için yaptığı ve bütün dünyayı etkileyen bir devrimdir, devrimler beraber bu üç kavram ortaya çıkmıştır ancak günümüz Fransa’sında bu üç kavram birer sembol olarak kalmış ve pratikte uygulamaya koyulamamıştır. Özgürlük, eşitlik ve kardeşlik sadece safkan Fransızlar için birer anlam ifade etmiş lakin yıllarca sömürdükleri ülkelerden gelen kölelerin bugünkü torunları için ulaşılamaz bir rüya haline gelmiştir.
Avrupa’da yükselen ırkçı hareketlerinin bu duruma büyük etkisi olduğu yadsınamaz bir gerçek. Avrupa’da seçimleri bir bir kazanan ırkçı partiler, Avrupalıların ülkelerinde sadece kendi ırklarından olan insanlarla yaşama isteği hatta bu istekleri yüzünden azınlıklara sadece manevi değil maddi yönden baskı yapmaları önüne geçilemez bir hale geldi.
Eşitlik mi? Güldürme Bizi...
Fransa’nın ekonomik olarak güçlenmesi ve bugünkü refah seviyesine ulaşmasını sağlayan en önemli etken belki de Sanayi Devrimi’yle başlayan sömürgecilik akımıdır. Fas, Tunus, Cezayir, Senegal, Vietnam, Madagaskar, Suriye, Lübnan, Haiti gibi dünyanın çeşitli bölgelerindeki gelişmemiş ülkeleri bir başka deyişle üçüncü dünya ülkelerini hedef olarak seçen Fransızlar kendi ülkelerini kalkındırma ve diğer ülkelerle yarışabilme adına bu ülkelerin yer altı ve yer üstü kaynaklarını kullanmaya başlamış bunun yanı sıra o ülkelerdeki insanları köleleştirerek özgürlük, kardeşlik, eşitlik ülkesi(!) Fransa için çalışmaya zorlamıştır.
Sömürüyü sadece maddi yönden düşünmenin ise olaya tozpembe gözlüklerle bakmaktan ibaret olduğu kanısındayım çünkü Fransa, ülkelerin maddi zenginliğini kullanırken aynı zamanda kültürünü, dilini, dinini ve yaşayış tarzını bu ülkelere dayatmaya çalışmıştır ve birçok konuda da başarıya ulaşmıştır. Sömürgeciliğin ne olduğunu ise Kenya Kurucu Devlet Başkanı Jomo Kenyatta’nın söylediği bu sözler mükemmel bir şekilde gözler önüne seriyor : “Batılılar geldiklerinde ellerinde İncil, bizim elimizde topraklarımız vardı. Bize gözlerimizi kapayarak dua etmeyi öğrettiler. Gözümüzü açtığımızda, bizim elimizde İncil, onların elinde topraklarımız vardı.”
François Hollande bakalım ne yapacak?
Günümüzde ise bu ülkelerden köle olarak getirdikleri insanların torunları hâlâ insanca bir hayat sürmek ve toplumda kabul görmek için mücadele ediyor. Afrika kökenli Fransızlar aynı şartlarda eğitim aldıkları safkan Fransızlara göre öğrencilik yıllarında daha başarılı olsalar dahi etnik kökenlerinden dolayı yarışa hep bir adım geriden başlıyorlar. İş başvuruları reddediliyor, toplumdan dışlanıyorlar ve şehirlerin dışında kurulan banliyölerde yaşamaya mecbur bırakılıyorlar. Toplumdan dışlanan Afrika kökenli Fransızların yaşadığı banliyölerde suç oranı bir hayli yüksek bunun nedenleri arasında ise halkın geçinebilmek adına kanundışı yolları seçmek zorunda kalması başı çekiyor.
Fransa’da yakın bir tarihte sonuçlanan başkanlık seçimlerinin 1995’ten bu yana ilk sosyalist galibi olan François Hollande bu ayrımcılığa son verebilecek mi? Avrupa’da yükselen ırkçılık akımına rağmen F. Hollande’ın ufak bir farkla da olsa seçimi kazanması sevindirici bir gelişme olarak yorumlanabilir ancak Fransa’da yaşayan azınlıkların bu konudan çok umutlu oldukları söylenemez çünkü Hollande’ın vaatleri arasında göçmenlerin hayatlarını iyileştirmekten ziyade ağırlıkla Fransa’nın eğitim ve ekonomik sistemleriyle alakalı konular olduğu söylenebilir.
Ayrıca Hollande’ın, seçimin mağlubu Sarkozy ile mutabık olduğu tek noktanın ise Müslümanların karşı çıktığı helal et ve burka yasağı olması göçmenler için başka bir hayal kırıklığı diyebiliriz.
Kısa bir toparlama yapmak gerekirse Fransa’nın fikir sermayesinin üzerine kurulduğu özgürlük, eşitlik, kardeşlik kavramlarının günümüzde bir ütopya olmaktan daha ileri gidemez bir hale geldiği aşikâr. Göçmenlerin daha iyi bir yaşam için mücadele etmesi ve sosyal hayatta istedikleri yere gelememelerinden kaynaklanan sorunlara çözüm arayışına girmeyen bir devlet haline gelen Fransa’nın bu üç sembole ne kadar bağlı olduğu ise büyük bir soru işareti.
Liberté, Egalité, Fraternité…