
Ebu’l-Hasen Harakanî Hazretleri şöyle buyur:
“Mü’minin âzâlarından (en az) birinin devamlı Yüce Allâh ile meşgul olması gerekir. (Zira en büyük israflardan biri de, boşa geçen vakittir.) Bir mü’min Allah Teâlâ’yı ya kalbiyle hatırlamalı, ya diliyle zikretmeli, ya gözüyle O’nun görülmesini istediği ilâhî azamet tecellîlerini görmeli, ya kalbinden rahmet taşırarak eliyle cömertlik yapmalı, ya ayağıyla insanları ziyaret etmeli, ya bütün varlığıyla mü’minlere hizmette bulunmalı, ya aklıyla tefekkür ederek mârifete ulaşmaya gayret etmeli, ya ihlâsla amel etmeli, ya da kıyâmetin dehşetinden korkmalı ve insanları bu hususta îkâz etmelidir.
Böyle birinin, kabirden başını kaldırır kaldırmaz kefenini sürüye sürüye cennete gideceğine ben kefilim!” (Harakânî, Nûru’l-ulûm, s. 240)
İnsanlar ekseriyetle dualarında şöyle derler:
Allah’ım, üç yerde imdadımıza yetiş:
1) Can çekişirken,
2) Mezarda
3) Kıyamette!
Ben de diyorum ki, «İlahi, her zaman imdâdıma yetiş!» (Attâr, Tezkiretü’l-evliya, s. 638)