
Hindistan fatihi büyük sultan Gazneli Mahmud, Harakan köyü yakınına geldi. Bir adamını Harakani Hazretleri’ne gönderip şöyle demesini emretti:
“-Gazne Sultanı ziyaretine gelecek, sen de tekkeden çıkarak onu karşıla!” de! Eğer tereddüt ederse “Allâh’a, Rasûlü’ne ve sizden olan emîr sahiplerine (idarecilere) itaat ediniz.” (en-Nisâ, 59) âyetini hatırlat!”
Şeyh, elçiye:
“-Mahmud’a de ki: “Ebü’l-Hasen “Allah’a itaat edin!” fermanıyla öyle meşguldür ki, seninle ilgilenecek hâli yoktur.” dedi.
Bu söz Mahmûd’a çok tesir etti. Yanındakilere:
“-Kalkın Şeyh’in huzuruna varalım, bu zat farklı bir insan, bizim bildiğimiz kişilerden değil!” dedi…
Huzura varan Sultan Mahmud:
“-Bana bir nasihatte bulun!” dedi.
Harakani Hazretleri:
“-Ey Mahmud, dört şeye dikkat et: Takvâ, cemaatle ifa edilen namaz, cömertlik ve halka şefkat!” buyurdu.
Sultan Mahmud:
“-Bana dua et!” diye rica etti.
Hazret:
“-Beş vakit namazda “Allah’ım, mü’min erkekleri ve mü’min kadınları affeyle!” diye dua ediyorum. Sen de buna dahilsin.” buyurdu.
Sultan Mahmud:
“-Hususi dua istiyorum!” dedi.
Harakânî Hazretleri:
“-Ey Mahmud, akıbetin mahmud (övülen, hayırlı ve güzel) olsun!” diye dua etti ve onları ayakta uğurladı. Sultan:
“-Geldiğimde iltifat etmemiştin, şimdi ise ayağa kalkıyorsun. O hâl neydi, bu ikram nedir?” diye sordu. Şeyh:
“-Gelirken sultanlık gururuyla ve imtihan için geldin, şimdi ise gönül kırıklığı ve dervişlik hâliyle gidiyorsun ve dervişlik devletinin güneşi üzerinde ışıldamaya başladı. Daha önce sultan olduğun için kalkmadım, şimdi derviş olduğun için kalkıyorum!” dedi.
Sonra da Sultan Mahmud gazaya gitmek üzere oradan ayrıldı. (Harakânî, Nûru’l-ulûm, s. 298-300; Attâr, s. 598-599)