
Sana bir mülteci gibi yaşamanı öneririm. Mülteci kadar garip, mülteci kadar ürkek ve mülteci kadar şaşkın… Hemen gidiverecekmiş gibi çekingen ve fakat yerlileri rahatlatmak ister gibi naif. Yerinden edilmiş gibi ki yerinden edilmek kalbe asılı yaşamaya başlamak demektir. Kalbe asılı yaşayanların içi sürekli kanar.
Senin de için kanasın hep. Gözünden ve yüzünden okunsun kederin. Kederli demesinler ama sana, hüzünlü desinler.
Mülteci olmak biraz da hüznün mahkûmu olmak demektir.
Bir mülteci gibi tetikte yaşamanı öneririm sana. Mülteci kadar dikkatini yoğunlaştırmış kim var bu dünyada? Bir uçurumun kenarında yaşar gibi… Kıyısında gezdiğin yere seni gönderdiler. Her an düşebilecek olmanın endişesini vermediler ama. Sana tez elden bu endişe lazım, çünkü endişe mültecinin azığıdır.
Zemin kayabilir, zaman donabilir, insan ölebilir. Her an her şey olabilir.
Mülteci olmak biraz da kestirememek demektir.
Bir mülteci gibi kısa vadeli yaşamanı öneririm. (Uzun vadede hepimiz öleceğiz zaten.) Hesapların ufak olsun. Hesaplı yaşayamayacak kadar müdanasız, hesap yapamayacak kadar aceleci ol. Şu kadar ki nefeslerin ve akan zaman ayarlasın hızını. “Ne bu telaşın” diye sorsunlar, “ne bu telaşsızlığınız” diye cevap ver. “Ne bu acele” desinler, “şüphesiz ki ecele…” diye cevap ver.
Bir mültecisin sen zaten. Garipsin. Biriciksin. Hemcinslerin arasındasın ve fakat benzerin yok. Nereden gelip nereye gittiğini bilmediğin bir yerde ne kadar emin yaşayabilirsin? Her an bir çağrı alabilirsin: GEL… Gözlerinde aşinalıktan doğan o yorgun, o alışılmış nazar yok ki... Gözlerin hemen kaçacak gibi. Gözlerin açıldığı günden beri mülteci… Ya sendeki bu umursamaz, bu yerli, bu kalıcı tavır da nedir? Seni kim bu kadar umarsız yaptı böyle? Sana kim kıydı böyle?
Tetikte yaşamaktan başka çaren yok. Bir kedinin deliğine yeni girmiş fareyi gözlemesi gibi, dikip gözlerini endişene, donup kalmaktan başka ne yapabilirsin? Ne olacak bilmiyor, kestiremiyorsun. Her nefesin zaman ayarlı bir bombanın tik-takları... Tik… Tak… Hangi nefesin sondan bir önceki? Hangi nefesin son iltica noktasına transferin habercisi?
Bir mültecisin sen. Buralar sana yabancı. Gidicisin. Bunu fark ettiğin an açılacak kapılara, verilecek beratlara, sunulacak samimiyet nişanlarına aldanma! Gideceksin. Bir mülteci kadar yalnız… Kimsenin haberi olmadan… Kimseye duyurmadan ve kimseden izin almadan… Tıpkı geldiğin gibi…
Bir mültecisin sen. Bunu sana söyleyen ilk ben değilim, son da olmayacağım. Sendeki bu aldırmaz tavır da ilk değil, son da olmayacak. “Bu kadar mı vahim” deyişine şaşırmadım. Kendime dönüp bir kez daha iman ettim: “İşte bu yüzden bu kadar vahim…” Acı ki her geçirdiğimiz zaman bizi buralara daha bağlı kılıyor, bizi daha buralı yapıyor, daha yerli kılıyor. Hâlbuki tam tersi olması gerekmez miydi? Biz her geçen saniye son iltica noktasına daha çok yaklaşmıyor muyduk? Buralarla bağımız daha incelmiyor muydu? Esef ki yaklaştıkça uzaklaşıyoruz. İşte bu kadar vahim, işte bu kadar acı…
Bir mültecisin sen. Büyüdükçe unuttuğun bir şey bu, unutma! O yüzden büyüme, hiç büyüme! Elinde değilse bile bir bilinci uyanık tut, mülteci olduğunu aklından çıkarma! İçinde hep o endişenin, o garipliğin ve o yalnızlığın suladığı bir yer kalsın; yemyeşil… Yağmur kokla orada, hayat ve ümidi teneffüs et. Büyüme, bu hep zevale yürümekten başka bir şey bilmeyen, hep ehlileştiren, hep anaçlaştıran dünyaya inat, büyüme! Mülteci olduğunu unutma! Büyüme, hep küçük kal; küçük, basit ve sade… Dünya daha bilinir olmasın, insanlar daha anlaşılır, ilişkiler çözülebilir… Hep mülteci kal, dünya bilinemez, insanlar anlaşılmaz… Her şeyi anlamlandırabilen o güngörmüşlük oturmasın senin de yüzüne… Hep hayret edebilecek saflıkta kal, sakın büyüme! Alıştığın bir şey olmasın yaşamak! Hiç anlama, neden bir gecede alt üst oluvermez her şey? Hiç bilme, neden doğan güneş salar insanın içini mutluluğa? Hiç çözeme, neden sadece apansız çalan bir telefonda birikmiştir korkularımız?
Hep mülteci kal, aşina olmasın etraf, aşina olmasın insanlar ve aşina olmasın zaman…
Hayretin hep kalsın göğsünün ortasında…
Mülteci olmak biraz da kendini nasıl hissetmek gerektiğine karar vermektir.