Sözün üzerine yakışan en güzel kıyafet, nezaket olsa gerek. Çoktandır dikkat ediyorum, nezaketi söz ve muamelesinde ihmal etmeyen insanların ortamındayken, onların sükut hâli bile ne kadar huzur veriyor insana.
Aklımdan geçirmeden edemiyorum; hepimiz birbirimizle konuşurken, yazışırken, kullanacağımız kelimeleri itina ile seçmeye çalışsak. Mümkün mertebe samimiyeti yansıtan simamızla jest ve mimiklerimizi yerinde ve muhabbetli bir eda ile şekillendirip karşımızdakilere sürur versek..
Sadece zaman zaman oluşabilecek huzursuzluklara mani olabilmek için değil, muhabbeti ziyade kılmak ve yanlış anlaşılabilecek her türlü kelime ve tavırdan uzak kalmayı başarabilmek için..
Hoş bir hatıram oldu geçenlerde; bunları bana o söyletiyor.. :)
Birbirinden nazik iki amcamız, her nasılsa, bir konuda anlaşamamışlar. Ortada bir kavga, kırgınlık, aksi bir durum kesinlikle yok ama, biri, diğerine karşı istemeyerek bir hata yapmış, bir kabahat işlemiş.
İşte aralarında geçen ve onları dinleyen, beni de hayli tebessüm ettiren son cümle:
“-Efendim, zât-ı âliniz öyle güzel özür diliyorsunuz ki, bu durumda iddiasında bulunduğunuz o kabahati size karşı ben işlemişim gibi, üzülüyorum!...” :)