
Tarık Ali Eser
“Çok kabadayı yetişti burada. Çok delikanlının kanı döküldü. Barut gibi hepsi bir an parladılar ve bittiler. Biz senden şunu öğrendik ki hocam; delikanlılık adam yaralamak değil, yaraları sarmak. Bu memlekete öğrenci, bilim adamı, mühendis, doğru dürüst insan lazım…
Kabadayı değil!”
Pazar sabahı hiç âdetim olmadığı halde saat 8 sularında - ki uykunun en lezzetşinas olduğu an- Çemberlitaş’taki Fırat Kültür Merkezi’nin yolunu tuttum. Ankara Sanat Evi’nin, namını çok duyduğum “Eşrefpaşalılar” oyununu izleyip anlatmak niyetiyle tabi. Salon Anne-Baba Dayı-Yeğen günü, en öne konuşlandım detayları kaçırmamak için. Uzun zamandır profesyonel bir ekibin tiyatro oyunu izlemediğimden olsa gerek dört gözle izledim oyunu. Şunu söyleyeyim; iki katlı ev büyüklüğündeki gerçekçi dekorları, profesyonel oyunculukları, akıcı rejisi ile mutlaka seyredilmesi gereken bir oyun. Ama tek başınıza değil; 12 yaşın üstündeki aile fertlerinin komplesiyle. Zira içinde dramı, komedisi, aşkı ve dahi imanı barındıran oyun, hemen herkesin duygularına şifa olacak potansiyelde.
Birçok başarılı oyun sahnelemişti Tiyatro Anse, ama 2006 yılından beri 412 kez sahne alan bu oyunun yeri hepsinden farklıydı. Oyun güzel lakin her zaman izleyemiyorsun, geçen sene 3 defa niyetlendim boş yer yok dendi, neyse ki bu duruma da bir çözüm bulmuşlar gibi. 2008 - 2009 sezonunda İstanbul’da düzenli gişe açan oyun, yeni sezonda da hem İstanbul’da hem diğer illerde perde demeye devam edecekmiş. Sadece Türkiye’de değil dünyanın birçok ülkesinde düzenli olarak sahne alan bir oyun imiş bu “Eşrefpaşalılar”. E ne diyelim: “41 adet maşallah efenim”.
Öteki taraf hararetli, yanıklar da öyle yoğurtla geçmiyor
Merak edenler için söyleyeyim; oyunu Burak Tarık yazmış, yönetmiş, aynı zamanda da oynamış. Müziklerini ise pek de yabancısı olmadığımız bir müzisyen: Yücel Arzen yapmış. Oyun 2 perde ve 110 dakika. Çok uzun demeyin, valla nasıl başladıysa hızlıca bitti. Gülmekten ve duygulanmaktan vakte pek bakamıyorsunuz.
Oyun İzmir’in Eşrefpaşa semtinde yaşayan samimi, azimli, kendi tabirleriyle “bitirim” delikanlıların öyküsünü anlatıyor. Bıçkın, lafını esirgemeyen bu insanların yaşadıkları muhitin raconu gereği içki, kumar, kavga gibi kötü alışkanlıkları da var.
Ta ki Mahallenin yıllardır kapısı kilitli tek camisine bir hoca gelene kadar
Hoca ile birlikte olumlu bir değişim başlar. Sarhoşundan kumarbazına kadar herkesin ezberi bir anda bozulur ve bu değişim sırasında yaşanan komik olaylar da güldürürken; dramatik olaylar ise gözyaşı döktürüyor izleyiciye.
Oyun günümüzde adeta moda olan, özendirilmeye çalışılan mafya yaşantısına da bir başkaldırış taşıyor. Hissettirmeden inceden inceye lafını veriyor popüler kültüre. Kısaca insanların silahı nasıl aldıklarını değil, nasıl bıraktıklarını anlatıyor oyun. Koca binaların arasına sıkışmış küçük evlerde, gecekondularda ne kahramanlıklar yaşandığını anlatıyor kendi mizahi üslubunca.
Silah çekmek ve tesbih sallamak değil delikanlılık; silahı saklamak ve tesbihi çekmektir!
Oyunun karakterlerinden Nemci Baba yaşadıklarını şöyle özetliyor; “Çok kabadayı yetişti burada. Çok delikanlının kanı döküldü. Barut gibi hepsi bir an parladılar ve bittiler. Biz senden şunu öğrendik ki hocam; delikanlılık adam yaralamak değil, yaraları sarmak. Bu memlekete öğrenci, bilim adamı, mühendis, doğru dürüst insan lazım… Kabadayı değil!”
Bizim notumuz: 10 üzerinden 8. İki puanı niye mi kırdık? Salonda dinmeyen bebek sesleri ve nazar değmesin diye… :) Silahı bırakıp İlah’ı bulan Eşrefpaşalıların hikâyesini sakın kaçırmayın diyoruz. Ayrıntılı bilgi için: www.anse.com.tr
Ha, unutmadan; sahne sanatları ile ilgili (Sinema – Dizi – Tiyatro oyunculuğu, seslendirme, senaryo yazımı vs.) aklınıza takılan, paylaşmak istediğiniz her türlü konu ve proje ile ilgili bize tarikalieser@gmail.com adresinden ulaşabilirsiniz.
Selam ve Dua ile…