
Serkan Kalaban
“Serserilik delikanlılık oldu abisi” dedi ve sustu. Beyaz gömleğini kızıla boyayan kana bastırdığı sağ eli birden boşaldı, gevşedi,dengesini havada tartarak hafifçe serbest kaldı ve yere düştü.
Burjuvanın burjuva olduğu zamanlar… Artık bu cümle yapısını her şey için kuracağız sanırım. Çünkü artık ne para eski değerini koruyor ne yoksulluk ne burjuvalık ne ramazanlar ne bayramlar ve ilh. Her biri bu cümleye özne, hatıralarımıza çeşni olmaktan kurtulamıyorlar. Bunun zihinde oluşturduğu ilginç bir sonucu da fark ediyorum: normalde burjuvaya kızacakken, tu kaka diyecekken, bu kadar çok burjuva gibi görünmeye çalışan orta sınıf insan görünce, artık burjuvanın orijinallerine daha fazla saygı duyar oldum. Çünkü bir şeyi uzun zamandır hepiniz fark ediyorsunuzdur. Artık burjuvalığa özenen bir kişi için bile alternatif bir çok yol var. Korsan burjuvalardan sokakta geçilmiyor. Orta sınıfa ait bir yığın insan, burjuva kıyafetlerine bürünmüş, nezaket ve jest satadursun, biz de buna paralel olan yazımızın konusuna girelim.
Bir külhanbey türü peyda oldu sokaklarımıza. Bildiğimiz, mahalle arası ağabeyleri, delikanlı gençler, hatta mahallenin bir anlamda kabadayısı diyebileceğimiz bir tür değil fakat bu. Görünüşü bizim bildiğimiz kadîm delikanlı tipinden çok ayrı bir tür bu. Saçları vıcık vıcık jöleye batmış, converse (yahut onun yan sanayi) ayakkabıları, düşük bel kot pantolonu, süper cinks gömlek yahut tişörtleriyle sokaklarda kollarını aça aça arz-ı endam ediyor bu gençler. Gömlekleri de beyaz yahut siyah olmuyor genelde. Yavru ağzı, pembe, mor filan oluyor.
Muhtemelen liseden yahut yüksek okuldan yeni mezun oldukları için, bir iki yıllık bir boş gezme dönemleri oluyor. Yahut telefoncu, penyeci gibi çarşıda bir dükkanda çalışıyor oluyorlar. Fakat oldukça boş vakitleri olduğu kesin bu gençlerin. Şehirde geniş bir çevreleri oluyor. Böylece “arkaları var” yahut “belalılar” gibi cümleler kuruyor diğer “iyi çocuklar” onlar hakkında ve onlar da bu çocuklar üzerinde belirli bir etkiye sahip oluyorlar.
Bu türün dış görünüşünün dışında da bazı özellikleri var şüphesiz. Örneğin kızlarla oldukça içli dışlı olduklarını görüyoruz. Dahası kızlar da onlarla içli dışlı olma kabulünü taşıyor bazen. Bu gençlerin bir çoğu, racon kesmekten kalan vakitlerini “kız düşürmeye” adadıkları için, iyi kötü bir şeyler de buluyorlar. Bizim geleneksel mahalle delikanlısı olarak bildiğimiz figürden ayrı olarak namus meselesine çok fazla önem atfetmedikleri de kesin. Bildiğimiz kadîm kabadayı figürü mahallenin hatta ülkenin kızlarına karşı saygılı, koruyucu ve hatta yanında başını yere eğebilecek kadar utangaç yaklaşmasını bilirken, bu yeni kabadayı figürü bundan çok uzak. (Bunun bugünün kızlarıyla da ilgili bir tarafı olduğu kesin tabi) Ayrıca kahvede değil, cafede, barda, partilerde, Mc Donald’s’da filan takılıyorlar. İçki, uyuşturucu gibi alışkanlıkları oluyor. Kadîm kabadayı bunu yapacaksa bile gizli yapardı. Ayrıca partide “extazi” değil meyhanede rakı içerdi. Ellerinde cep telefonları olan bu yaratık türü, klup müziği sonuna kadar açıp bir köşe başı yahut bir izbe parkta oturur. Mahallenin genç kız ve erkeklerini rahatsız ederler. Teknolojiyle araları benden iyidir mesela. Her birinin facebook’u, msn’i olduğu kesindir. Mahallede işlerin kötü olduğu zamanlarda, “kız düşürme” işini teknoloji yoluyla sürdürmeye çalışırlar.
Hemen hemen her biri, güdük bir milliyetçilik söylemine sarılmışlardır. Siyasetle pek fazla işleri olmaz. Okumazlar. Güncel siyasette ayrıntılardan haberdar değillerdir. Çok fazla duyulandan fazlasını bilmezler. Güncel siyasetin yüzeyinde dolaşan yüzeysel haberlerle ilgili de yapacak yüzeysel bir yorumları vardır. Ülkelerini sevmek sadece dillerine peyda olmuş bir olgudur. Varlıklarıyla, temsil ettikleri şeyle aslında ülkeye ne kadar büyük zararları olduğunu bilmezler. Yerli değillerdir. Yerli ayaklarına yatarlar fakat değillerdir. Yerliliğin temsil ettiği şeyden de büyük oranda bihaberdirler.
“Modernliğin bonus”larından biridir bu gençler. İbrahim Tatlıses gökdelenin tepesinde çiğköfte partisi verir; Küçük Emrah pop müzik yapmaya başlar; Mahsun Kırmızıgül fular takar, piyano çalar ve yönetmen olur; müslüman camiadan gelip, İslamcılara, geleneğe küfür etmek entelektüel bir mimik olur; Orhan Gencebay Popstar Alaturka’ya çıkar; Ahmet Hakan’ı haklı bulmak da Müslüman camia içinde bir entelektüel jest olmaya başlar; Ayşe Arman ahmakça deneyler yapar; Serdar Ortaç halkımızca Ahmet Kaya’dan daha vatansever bilinir; Uğur Arslan genç kızların sevgilisi olur hatta kadınlara koca bulma programlarını sunar, yani genç kızların başka bir şeyi daha olmaya niyetlenir; İslamcı camia kendi popstarlarını yaratma niyetine girer ve serserilik bile jöleye batıp çıktıktan sonra yarı Avrupai bir görünümle delikanlılık sıfatını kazanmış sayılır. Nereden bakarsanız bakın…
Hem de nereden bakarsanız bakın, modernliğin bonusu bize dejenere ve eziklik olarak geri döner. Popüler kültüre lanet okuyan onca manken onca aptal popçu televizyonlarda dolaşırken, ben buradan popüler kültürü olumsuzlayacak değilim. Herkes popülerden nefret ediyor, herkes yozlaşmaya kızıyor, herkes analizci olmuş zaten. Ama aynı zamanda da herkes popülere, ortada olana bulaşmış durumda. Ahlakçılık ahlakı pataklıyor! Delikanlılar hem kabadayı hem de burjuva gibi görünme peşinde. Çok garip değil mi yahu?
Girişteki alıntı eski mahallemizdeki bir ağabeyimdendi. Önümde bıçaklanmıştı. Çok delikanlı adamdı. Mahalledeki bir kıza asılan bir “tiki serseri” kalabalığını uyarmıştı. Sonra beraber dayak yemiştik. Ben küçüktüm, ama ondan korktukları için onu bıçaklamadan bırakmamışlardı. Hastaneye kaldırılırken söylemişti o cümleyi. On yıl sonra şimdi anlıyorum: Serserilik delikanlılık oldu abisi.