Törenlerin hiç mi faydası yok? Var elbette. Yetersiz benliklerinden kaçmak veya onu kamufle etmek isteyenlere müthiş bir rol yeteneği kazandırır. Ama sahne gidince rol de gider.
Siz hiç 19 Mayıs törenlerinde bale ayakkabısı (pisi pisi) giymeye zorlandınız mı? Hem de bundan 24 yıl önce, Konya’nın ücra bir Kürt kasabasında. Beden eğitimi dersinden kalmama adına anlamsız on ünite hareketi, daha altıncı sınıfta, beş yüz öğrenciyle birlikte bu törenlerde ezberledim ve yaptım ben. Yeni Cumhuriyetin jakoben kimlik tasarımcıları, doğum ve ölüm arasına sıkışmış, zavallı biz aciz kulları, kolektif hale getirmek için bir sürü tören icat ettiler. Devrimi yaşat ki insan yaşasın diye. Her birimiz mutlaka bir törenin, uygulamanın içinde zorla da olsa bulundurulduk. Törenler, insana, “bağlı bulunduğun topluluktan ayrı bir amacın, değerin, kaderin yoktur.” inancı verdirir. Uydurma kimlikler giydirilen insanlar, ferdî bir kimlik oluşturmaktan, farklı olabilmekten, şahsına özel başkalıklardan hep uzak dururlar; bugün bizim durduğumuz gibi.
Törenler, katılımcılarına, birbirlerinin ensesine bakıp yürümek için, omurilik soğanından hep fazlasının gerektiğine inandırır. Törenciler için bir kimsenin mutluluğu ve mutsuzluğu, öğünmesi, güvenmesi, kendi görüş ve yeteneklerinden değil, bağlı bulunduğu grubun kaderinden doğmalıdır. Bir kimse için bu grubun dışına çıkarılmış olmak, hayatının anlamsızlaştığı, hatta düşman yaftasıyla yaftalanmak demektir. Ar, hayâ duygularının zirvesinde olması gereken kızların, bir karış etekle, oradan oraya zıpladığı, geçmişe ve tarihe nefretle baktırılan genç delikanlıların kuleler yaptığı törenlerden, bir milletin geleceği çıkmaz, ancak korkaklar, dalkavuklar çıkar. Peki, bu törenlerin hiç mi faydası yok? Var elbette. Yetersiz benliklerinden kaçmak veya onu kamufle etmek isteyenlere müthiş bir rol yeteneği kazandırır. Ama sahne gidince rol de gider.