
Tövbenin pişman olmakla ontolojik bir bağı vardır. Tövbenin vicdan azabıyla hiçbir ilgisi yoktur.
Her zaman duyduğumuz bir cümledir; “İnsanoğlu tabi ki günah işleyecek. Mühim olan tövbe edip o günahtan vazgeçebilmektir”. Bu cümlenin haklılığına, doğruluğuna ve gerçekliğine diyecek bir laf tabi ki yoktur. Allah (c.c), kulun günahtan vazgeçip, günaha sırt çevirip, yığınla sancıyı sırtlayarak tövbe ettiği anı sever. Bizlerin de, birer kul olarak en diri ve berrak anlarımızdan biri; şüphesiz hakiki bir tövbeyle ünsiyet kurduğumuz, kurabildiğimiz anlardır. Bir hadis-i Şerifte: “Eğer siz hiç günah işlemeyen (bir toplum) olsaydınız Allah başka insanlar yaratır, onlar günah işlerler, (ve tövbelerinden sonra) kendisi de onları bağışlardı.” buyrulmuştur.1 Rasulullah (s.a.v) bu cümleyi kurarken, yukarıda sözünü ettiğim yargıya paralel bir anlamı bize veriyor şüphesiz. Ama ben vurgu yaptığı temel anlamın sağlığı açısından bu hadisi şerifi okuduktan sonra, şu cümleyi kurmaya daha yatkın hissediyorum kendimi; “İnsanoğlu tabi ki tövbe edecektir. Mühim olan o tövbede sabit kalabilmektir.” Neden böyle diyorum?
Abdulkadir Geylani Hazretleri: “tövbe yönetim değişikliğidir” diyor. Tövbe kelimesinin sözlük anlamı ise “(asla) dönüş” olarak karşımıza çıkıyor. Belli bir zaman dilimi içerisinde asıl yöneticinin kurallarından dışarı çıkmış olduğunu görüp, pişman olup asıl yöneticinin kurallarına göre yaşamak, bu yönde bir yol tutma gayesi gütmektir tövbe. Tam burada, modern insanın düşünme biçiminin getirdiği bazı çarpıklıklardan endişe ederek, ekleme ihtiyacı duyacağımız bir şeyler var.
Tövbenin pişman olmakla ilgili tarafı aşikârdır. Pişman olmadan tövbe etmek mümkün müdür ben bilmiyorum. Fakat insanoğlu işlediği her günahta, fıtratından ters yönde bir sıyrılma halindedir ve bunu iliklerinde hisseder. Daha açık konuşursak, ister bir ateist olun (olmayın tabi de), ister bir Yahudi, ister Hristiyan ister Budist ister bilmem ne; yeryüzündeki her bir insan teki, bir günahı işlerken içinde, zeminde bir yerlerde bir hata ve yanlışlık hissini kaçınılmaz olarak yaşatır. Bunun adı hemencecik aklımıza “vicdan” olarak gelebilir. Ben buna kesinlikle vicdan demiyorum, vicdan azabı, hiç demiyorum. Düşünün, yaratıcıyı köküne kadar inkâr eden bir insan bile bir günah işlerken, bir kötülük yaparken kendisini bir tür yanlışın içinde hissediyor. İnkâr etmeye gayret ediyor, çünkü inkâr edebildiği an dünyada özgür bir alan bulacak kendisine. Fakat her seferinde kötülük y a p a r k e n içindeki bu duyguyla karşı karşıya geliyor. Yaratılmış olduğu, bir yaratıcısı, bir Rabbi olduğu gerçeği onu kaçınılmaz olarak bir tarafından yakalayıveriyor, çünkü o, sevgili okur, bir yaratılmıştır ve çünkü o ne kadar inkâr ederse etsin bir Yaratan’a sahiptir.
Tövbenin pişman olmakla ontolojik bir bağı vardır. Tövbenin vicdan azabıyla hiçbir ilgisi yoktur. Vicdan azabı, döngü haline gelen günahlar içindeki insanın hissettiği bir şeydir. Vicdan azabı bize yutturulduğu gibi hiç de Müslümanca bir şey değildir. Vicdan azabı çekerek günahlardan vazgeçilmez. Aksine vicdan azabı çeken kimse zaten günahından vazgeçememenin verdiği acıyı hissediyordur yahut asla geri alamayacağı bir cürmün tövbesiz sularında üzgün üzgün dolaşıyordur. Fakat pişmanlık (eğer samimi ve gerçekse) “ben bunu bir daha yapmayacağım” demektir. Hülasa tövbe kapısına gelmiş kimse tövbe etmeden önce “pişmanım” diyen kimsedir. Tövbe kapısından girmiş kimse ise “Allah’ım bir daha bu günahı işlemek ve bu günahın pişmanlığını yaşamak istemiyorum” diyendir.
Gerçekten tövbe edebilmek bir nasiptir. Allah tövbeyi sevdiği kullarına nasip eder. Evet, “tövbe kapısı hep açıktır” fakat bu günah kapısının hep açık olduğu anlamına gelmez. Hep aynı günahın pişmanlığıyla tövbe eden kimse kendisine dönüp bir bakmalıdır. Gerçek tövbenin döngüsel günahlarla ilişkisi zayıftır. Gerçekten tövbe ettiyseniz, yani o günahtan vazgeçmeyi gerçekten istiyorsanız daha da açık söylersek nefsinizin o günahla olan bağına gerçek bir darbe indirme niyetindeyseniz Allah tövbeleri kabul edendir.
Tövbe kapısı açıktır evet, ama öldüğümüz zaman tövbe kapımız kapanır, yani, tövbe kapımız her an kapanabilir sevgili okur. Tövbe bize Allah (c.c) tarafından verilmiş bir emanettir. Ve bilirsiniz sevgili okur, emaneti olmayanın imanı da olmaz.
1. (Müslim, Tevbe, 9)