Adı Osamaa Saeed. Yani Üsame Sait. Henüz 29 yaşında. İngiliz Parlamentosu’na girmek için mücadele ediyor. Glasgow adayı. Ama sıradan bir partiden, hele alıştığımız gibi, Yeşiller ya da azınlıklara müsamahalı yaklaşan sol partilerin birisinden değil, İskoç Milli Partisi’nden aday. İskoç Milli Partisi, güneşin battığı yerde son zamanlarda güçlerini iyice artıran sağ partilerden bir tanesi. Tipik bir milliyetçi parti yani. Milliyetçi partilerin azınlıklara ve özelde Müslümanlara nasıl baktıklarını az çok biliyoruz. Gerçi Sait, partisinin milliyetçiliğinin insani bir milliyetçilik olduğunu iddia ediyor. İskoçya’nın mahalli meclisinin yetkilerinin artırılmasını istediklerini, bunun İngiliz devletine yönelik bir talep olduğunu ve kendisini İskoç hisseden herkesi İskoçyalı olarak gördüklerini söylüyor.
AltMuslim adlı bir internet sitesine verdiği röportajda iki ilginç şey daha söylüyor Sait. Yapılan bir araştırmaya göre İskoç Müslümanları arasındaki İskoç milliyetçiliği İskoçların genelinden daha yüksekmiş. İskoç Müslümanlar kraldan daha fazla kralcı, yani oranın yerlilerinden daha fazla milliyetçiler demek. Bunu destekleyen bir tespiti ise ABD’de genç Müslüman liderlerle beraber katıldığı bir toplantıyla ilgili gözleminden aktarıyor: “Farklı Müslüman ülkelerden gelen o kadar genç liderin içerisinde sadece biz, İskoç liderler, kendimizi etnik kimliğin ötesinde yaşadığımız ülke ile tanımladık…”
Bu vakaya üç farklı pencereden bakabiliriz diye düşünüyorum.
Birinci Pencere: Sait gibiler aslında tamamen popüler kaygı ve beklentilerle hareket ediyorlar ama biz onlara olduklarından daha fazlasını atfediyoruz. Adam belki de sıradan bir İskoç ve sıradan bir politik faaliyetin içinde. Ama biz ona koskoca bir ümmetin temsilcisi gibi yaklaşıyor, belki de hiç aklının ucundan geçirmediği misyonlar yükleyerek, biz ya da ümmet adına mücahitlik yapmasını bekliyoruz.
İkinci Pencere: Bu arkadaşın İskoç milliyetçiliğinin bayrağı olmuş bir partide faaliyet gösteriyor olması ile Müslümanlığı arasında illa bir bağlantı kurmamız gerekmiyor olabilir. Sonuçta ecnebi bir memlekette ondan beklenen sorumluluklar daha farklıdır, belki de...
Üçüncü Pencere: Bu ve benzeri arkadaşlar her şeyi kendileştiren ve düşman gördüğü hayat tarzlarını yabancılaştıran mevcut dünya düzeni içerinde başka ne yapabilirler ki? Dağa mı çıksınlar? Tabii ki içinde yaşadıkları topluma katılacaklar, taleplerini kendilerine verilen çerçeve içerisinde elde etmeye çalışacaklar.
Başka pencere var mı? Ya da sizin pencereniz hangisi?