
Sosyal medyanın ürettiği değerin, bilginin gerçekliği sorunu var mesela en başta. Bir mesele eğer Twitter’da trend oluyor ancak hiçbir minibüste, otobüste konuşulmuyorsa, orada bir sakatlık vardır, değil mi?
20. Yüzyılın sonlarına doğru insanlık bir şey keşfetti: İnternet. On beş yıl öncesine dönüp bakıldığında internetin ifade ettiği mana daha kısıtlıydı. İnterneti birbirinden uzak iki insan arasındaki bağlantı olarak görüyorduk. Şimdi ise hayatın her alanına girmiş, bankacılıktan ticarete yaygın olarak kullanılan, vazgeçilemez bir teknoloji artık. İnterneti bizler ilk önce IRC ile tanıdık. İstanbul’a ilk internet kafeler açılıp da ayaklarımız buralara alıştığında mail kutumuza girip çıkmak yavaş bağlantılar nedeniyle on dakikayı buluyordu. Ve bazen mümkün bile olmuyordu. IRC protokolünün yavaş bağlantılarda sorun çıkartmayan hafifliği ve rahatlığı, sohbet sunucuları için kullanılmaya başlanınca yeni bir çılgınlığın ilk adımı da atılmış oldu. IRC 1988 yılında icat edilmiş olmasına rağmen 1995 yılında esaslı bir sohbet platformunun olaya el atmasıyla yaygınlaştı. Bir çok insan ilk internet deneyimini IRC ile yaşadı.
İlk deneyimin chatleşerek yaşanmış olması, buradan edinilen alışkanlıklar, daha sonra üretilen sosyal ağ sistemlerin ana mantığını oluşturdu. IRC protokolünde insanlar hem özel olarak birbirleriyle sohbet edebiliyor, hem de ortak kanallar aracılığıyla ortaya konuşup herkesin erişimine açık yerlerde muhabbet edebiliyorlardı. Sosyal ağlara bu minvalden bakarsanız, aslında bu mantığın aynen korunduğunu, bunun üzerine bir yapı inşaa edildiğini anlarsınız. IRC’de insanları ikili iletişimden daha çok cezbeden şey toplu iletişim kurabilme imkanıydı. Yazmış olduğunuz herhangi bir şeyi aynı anda yüzlerce belki binlerce kişi okuyabiliyordu. Ortaya konuşmak ilk burada başladı ve Twitter şu an bu durumun nihai noktası.
IRC sohbet sunucularında kolektif hareketler, gruplaşmalar oldukça yaygındı. Benzer ilgileri paylaşan insanlar aynı kanallarda toplaşabiliyor, belli bir alan çerçevesinde ilişkilerini ilerletip içinde bulundukları duruma göre bir dil kullanıyorlardı. Bu kolektif hareket etme mantığı, beraber bir söylem/muhabbet üretme rahatlığı, Facebook’ta azalsa da hâlâ var olan bir şey. Twitter sistematiği ise beraber hareket etme, gruplaşma, çeteleşme durumlarına müsaade edecek bir yapıda değil. Burada herkes tek başına. Hashtaglar bir imzadan öteye geçip insanları birbirine yaklaştırmıyor. Bireyselleşmenin, kendi karizmanı inşa etmenin kutsandığı, beraber hareket etmenin güçleştiği bir zamanın teknolojisi Twitter. Herkes kendi adıyla var ve herkes söyledikleriyle kendi adını inşa ediyor burada. Tıpkı bir yazarın bir kitabı tek başına yazması ve yazdıklarının kendi ismini inşa etmesi gibi. Tüm bunlar zamanın getirdiği bireysellik modasıyla örtüşürken, insanları beraber hareket ederek bir fikir üretmekten de yoksun bırakıyor. Tam tersine mail grupları bu manada verimli alanlar. Dışarıya kapalı olması, bireysellik inşaası ile alakasını kesiyor durumun. Popülerliği azalsa da mail grupları öteden beri varlar ve tüm mail protokol teknolojisinin sorunlarına rağmen işlevselliklerini korudular.
Sosyal ağlar IRC, Facebook ve Twitter’dan ibaret değiller elbette. Yerli ve yabancı yüzlerce sosyal ağ kuruldu. Yerel ve ilgiye özel binlerce kimi popüler kimi atıl proje çıkmış olsa da ortaya, tüm bunlar IRC’den bize miras kalan ortaya konuşmak durumu üzerine inşa edildiler. Ortaya konuşmanın cezbediciliği insanların yapıp ettiklerinizi ve söylediklerinizi anlık olarak izlemesinden ibaretti. Gelinen son noktada her kullanıcı kendi sahnesine çıkıyor artık. Herkesin karşısında konuştuğu (hayali de olsa) bir kitlesi var.
Tahminim odur ki, gelişecek süreçte sosyal ağlar insanların söylediklerinden başka yapıp ettiklerini daha fazla ortalığa dökebilme imkanı sağlayan teknolojiler geliştirecekler. Bu süreç hiç değişmeden yeni paylaşım alanlarıyla güçlenecek.
Bunların faydaları olabilir elbette, ama zararları da var. Sosyal medyanın ürettiği değerin, bilginin gerçekliği sorunu var mesela en başta. Bir mesele eğer Twitter’da trend oluyor ancak hiçbir minibüste, otobüste konuşulmuyorsa, orada bir sakatlık vardır, değil mi? Asıl bahsetmek istediğim ancak bir türlü gelemediğim konu aslında budur. Bir başka yazıda inşallah.