
Abdulaziz Karakuş / Genç Haber Merkezi
Gerçek mesajından uzaklaştırılmış bir günün daha içindeyiz. Mevcut yapı içerisinde, çarkların sorunsuz bir şekilde dönmesini sağlayan özel gün ve geceler icat edilmiştir. Bu, gün ve gecelerin ilk çıkış noktalarına baktığımızda birçoğunun derin anlamlar içerdiğini görmekteyiz.
Kadınlar Günü Nereden?
Dünya’da 8 Mart günü kutlanan Kadınlar Günü de bu önemli günlerden biri. 8 Mart 1857 tarihinde ABD`nin New York kentinde 40.000 dokuma işçisi ‘daha iyi çalışma koşulları’ istemiyle bir tekstil fabrikasında greve başladılar. Ancak polisin işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında, işçilerin kaçamaması sonucunda çoğu kadın 129 işçi can verdi.
8 Mart 1857`de Amerika`nın New York kentindeki kadınların ayaklanmasıyla başlayan ve 1977`de Birleşmiş Milletler genel toplantısında Kadın Hakları Uluslararası Barış Günü olarak kabul edilen 8 Mart, bugün dünyanın dört bir yanında “Dünya Kadınlar Günü” olarak kutlanmaktadır.
Kadın şimdi ne ifade ediyor?
Böyle acı bir olaydan sonra armağan edilen bir gün günümüzde, farklı semboller üzerinden kutlanmakta. Kadın sembolü cinsellikle, aynı anlama gelecek tarzda tasarlanmaktadır. Kadına sadece cinsel objeleri üzerinden bir değer biçilmektedir. Tamamen bir mal –üzerinde satış işlemleri yapılan- gözüyle bakılan kadın, etinin, zarafetinin, bacaklarının düzgünlüğü ile orantılı olarak pazarda değer kazanmakta.
Müsebbip…
Bunun kaynağı da doğuda kadın hakları yok, diyerek buralara savaşla özgürlük getirmeye çalışan batıdır.
Burada kuru bir batı eleştirisi yapıp kenara çekilmenin zamanın ruhuna aykırı olacağını düşünüyorum. Bu aykırılığı yaşamamak ve kadınlar hakkında da bir ahkâm kesmek istemiyorum. Çünkü yıllardır, doğuda da batıda kimse onlara ne istediklerini gerçek manada sormadı. Sadece ne yapıp ne yapmayacaklarına karar verildi onlar da bunun dışına pek fazla çıkamadılar.
Batıyı eleştirmek istemememin sebebi, görevlerini layıkıyla yerine getirmelerindendir. Gayeleri düşünmeyen, itiraz etmeyen, sessiz bir toplum oluşturmak ve kolayca yönetmek. Orta çağda bunu kilise aracılığıyla yapıp insanları Allah’a kulluktan çıkarıp kendilerine kul ettiler. Bu hakimiyete direnen reformcular, iktidarı ellerine aldıklarında kendilerine o güne kadar yapılanların müsebbibi olarak, dinin uygulayıcılarını seçeceklerine ‘dini’ seçtiler.
İktidara geldiklerinde onlar da toplumun bir şekilde el altında tutulması gerektiği, aksi taktirde ömürlerinin kısa olacağı kanısına varmış olacaklar ki, kilisenin yerine yeni bir güç bulma çalışmalarına başladılar. Çalışmaları neticesinde, insana baskı yapılmadan, hatta tamamen serbest bırakılarak da baskı altında tutulabileceğini keşfettiler.
Bu tarz baskının aracı olarak zenginlik, şaşalı bir yaşam, her türlü nefsani serbestiyet kullanılarak toplum uyuşturuldu. İşlev göremez hâle getirildi. Kendi toplumlarında başarıya ulaştıkları bu taktiği, sömürmeye gittikleri doğu ülkelerinde de kullanarak hakimiyet alanlarını genişlettiler.
Hangi kadınlar özgür?
Bu hakimiyet kurma çalışmalarında, kadını başrol oyuncusu yaparak, onun cezbeden özellikleriyle ona değerlisin dediler, 35 yaşına kadar…
Kadına seçme ve seçilme hakkını ilk veren ülkelerden biri olmakla övünmemize rağmen, inancı gereği örtünen hiçbir bayanı meclise sokmadığımızı düşünürsek kadının neyine özgürlük verildiğini de kısaca anlamış olacağız…
Son bir soru sorarak bütün güzel kadınların bu özel günlerini en içten duygularımla kutluyorum…
Sizlerin gününü tebrik eden devletleşmiş şirketlerin hangisinde engelli, sakat, kısa boylu veya türbanlı bir bayan yani ‘öteki’ çalışıyor söyler misiniz?