
ırsızlık sadece çalmak mıdır? Çocuğun avucunda sakladığı taş parçasının elmas olduğunu söylemeden, bir paket çikolatayla değiştirmek. Babaannesinden kalan kenarları çatlamış Sevr çay servisini yardımsever bir gülümsemeyle allı güllü yemek takımıyla takas etmek. Hatta yollar yapmak için geldiğin bir ülkenin Müslüman padişahından toprak altından çıkardığın, yıkık sütun ve tanrı figürleri bulunan taş yığınlarını ülkene taşımak için izin almak. Sizce nedir?
Orta Doğu’nun mükemmel hazinelerine sahip olan Berlin müzesindeki tüm anıtsal yapılar farklı ülkelerden toplanmış. Taşınan bu parçaları toprak çanaklar, yazılı taşlar, altın sikkeler hatta kocaman taht olarak düşünmeyin. Müzede bulunan Helenistik dönemin şaheserlerinden 25 metre yüksekliğindeki Bergama sunağı tarihsel bir hazinedir. Kabartmalarında tanrılarla devlerin savaşı dramatik bir şekilde göz önüne serilir. Yılan kuyruklar havayı kamçılarken tanrıların yok edici silahları hedefi vurur. Düşmanın yüzünde ızdırap arttıkça kabaran damarlar mermerde şekillenir. Milet’in market kapısı zarif işlemeli sütunlarıyla yükselir. Yerdeki mozaikler ise tarihin ipuçlarını renklerinde saklar. Hemen arka koridorda 6.yy şaheseri Babylon’un İshtar kapısıyla karşılaşırsınız. Parlak mavi, tuğla biçimli duvarlar aslan, boğa ve ejderhalarla süslüdür. Nebuchadnezzar’ın taht odasının duvarları ve 12.yy tarihli sarayın kum rengi binası da bu koleksiyonun birer parçasıdır. Her parçası farklı süslerle nakşedilmiş simetri harikası duvarlar, çöllerden koparılmış modern bir binanın içinde Almanya’ya gelen turistlerce seyredilmekte. Müzeyi gezerken sesli rehber cihazından Türkçe seçeneğini seçmek gurur vericiydi.
Her tuğla düştüğünde bir el diğerini yakaladı. Kardeşi kardeşten ayıran hasretlik son buldu. Havai fişekler altında müzik kahkahalara karıştı. 1989’da Doğu Batıyla kucaklaştı. Bugün gezerken duvarın inceliğine bakıp aldanmayın. Mayın tarlaları, nehirler içine gizlenmiş ağlar ve köpekli askerler sayesinde geçilemezdi. Kontrol noktalarından en meşhuru Checkpoint Charlie turistler için bir geçiş noktası gösterisinden ileri gidemiyor. Duvarın yerde bıraktığı izler olmadan da şehrin hangi bölgesinde olduğunuzu anlamak için etrafınıza bakmanız yeterli. Doğudaki binalara komünizmin kokusu sinmiş, yılların sisi yansımış.
Berlin’i gezmek için tek bir bilet yeterli. Tura istediğiniz noktadan başlayabilirsiniz. İlginizi çeken noktada iner bir daha ki otobüsle turunuza devam edersiniz. Müzeler, saraylar, Duvar, alışveriş, Legoland, Madame Tussauds, Televizyon Kulesi, Hayvanat Bahçesi ve Aquaryum hepsi güzergâh dâhilinde. Sahilde bekleyen gezi botlarına atlayıp şehri nehirden keşfetmenizi de tavsiye ederim.
Sonbaharın bu son günlerinde sap sarı yapraklar ayaklarım altında hışırdarken bakımlı hayvanların arasında dolaşmak, pandanın yuvarlanışına, maymunların çığlıklarına, yılanların kabuk değiştirmelerine şahit olmak. “Yasak” işaretini görmezden gelip cebimdeki bisküvileri ördeklere atmak muhteşemdi. Keçilerin kayalık tepe üzerindeki kulübeleri, zebralar ve antilopların terası çiçekli Afrika evi ve zürafaların boyuna göre ayarlanmış kuleli sarayları ise inanılmazdı. Çıplak ağaçların altında sıcacık kahvemi yudumlayıp berliner*yerken hayvanların seslerini ayırt etmeye çalıştım. Son lokmamı bir sincapla paylaşıp şehrin karmaşasına geri döndüm.
İngilizceyi en az konuştuğum bu ülkede ana dilimi bilen vatandaşlarımla sohbet etmek harikaydı. Topraklarından birini görmek gözlerinin ışıldamasına, yüzlerinin gülmesine sebep oluyordu. Pek çok kişiden duyduğum “Almanlaşmış Türkler” sözü bence anlamsız. Onların sadece Almanya’da yaşayan Türkler olduğunu gördüm.
*Almanların ünlü tatlısı