
Rasulullah Efendimiz küçüğünden büyüğüne toplumun her kesimi ile şakalaşırdı. Hz. Enes (R.A), çocukluğunda Peygamberimizin (S.A.V.), yanına gelip oturduğunu ve O’nun kendisine “iki kulaklı” diyerek şaka yaptığını anlatır. Bir başka rivayetinde ise yaşlı bir kadının Rasulullah’a (S.A.V.) gelip cennete gidebilmek için kendisine dua etmesini istediğini belirtir. Allah Rasulü’nün ona: “Hiçbir yaşlı kadın Cennet’e girmeyecektir!” demesi üzerine kadın üzülür ve ağlar. Efendimiz bunun üzerine kadını teselli ederek “cennete yaşlı hali ile girmeyeceğini, gençliği ile bu nimeti tadacağını” ifade eder.
Efendimiz’in (S.A.V.) şakalarındaki maksat, sadece gülmek değildir. O (S.A.V.) güldürürken düşündürmeyi de bizlere öğretmiştir. Şakanın altında gizli ve ince manaların var olabileceğini, bu sebeple hemen tepki göstermek yerine şaka ile ilgili tefekkür etmek gerektiğini, mizah yolu ile bizlere anlatmıştır. Üstelik bunları büyük bir nezaket içerisinde gerçekleştirmiştir. Peygamber Efendimiz (S.A.V.), kendisi şaka yaptığı gibi ashabının yaptığı şakalara da karşılık verirdi. “Ashabı ile bütünleşir, onlar neye gülerse Hz. Peygamber de ona gülerdi.” (Yusuf Kandehlevi, Hayatü’s- Sahabe, Akçağ yay., 1/26-29.)
Bir keresinde Hz. Ebu Bekir başkanlığında sahabeden Nuayman ve Süveybit’in de aralarında bulunduğu bir grup, ticaret için Busra’ya gitti. Nuayman bir ara eşyaların başında bekleyen Süveybit’e gelip ondan yiyecek bir şeyler vermesini istedi. O da: “Ebû Bekir gelmeden önce olmaz!” diyerek isteğini reddetti. Bunun üzerine Nuayman: “Seni kızdıracak bir iş yapacağım, haberin olsun!” dedi. Nuayman az ileride bulunan deve tüccarlarına giderek: “Benim çok becerikli bir kölem var. Oldukça konuşkan bir köledir. Size ‘Ben köle değilim.’ diyerek karşı çıkacaktır. Onu satın almak ister misiniz? Eğer almayacaksanız yanına hiç varmayın, boşuna aranızı bozmayın.” dedi. Tüccarlar: “Onu on deve karşılığında alırız.” dediler. Nuayman develeri aldı ve Süveybit’i göstererek: “İşte buyurun alın.” dedi. Süveybit her ne kadar köle olmadığını ifade etmeye çalışsa da tüccarlar onu alıp götürdü. Daha sonra Hz. Ebû Bekir eşyaların yanına geldi. Durumu öğrendi. Derhal tüccarların yanına varıp meseleyi anlattı. Develeri geri verip Süveybit’i kurtardı. Medine’ye dönüşte olay Hz. Peygamber’e (s.a.v.) iletildi. Efendimiz (s.a.v.) ve ashabı bir yıl boyunca bu hadiseyi hatırladıkça güldüler. (İbrahim Canan, Hadis Ansiklopedisi, Akçağ yay., 17/497.)
Peygamber Efendimiz mubah işlerde hep hoşgörülü ve müsamahalı olmuş, hayatın neşesini kaçırmak yerine hadiseye iştirak etmiş böylece ortamın keyfini artırmıştır. Ancak şakanın ve mizahın esaslarına yönelik olarak Efendimizin sünnetinden anladığımız şudur ki; şaka, aşırı ve devamlı olmamalı, muhatabı rencide edecek bir hususiyet taşımamalıdır. Alay içeren ifadeler, iğneli sözler, küçümseme bildiren anlatımlar asla Müslüman ahlâkında yer alamaz. Bilakis ince, derin ifadeler, güzellik ve hoşnutluk yansıtacak tarzda serdedilmelidir.