Aşk…
İnsan aşık olduğundan sıkılır mı, bıkar mı her gün onu görmekten, onunla konuşmaktan, el ele gezip dolaşmaktan. Aşk ağır bir ifadedir, bakmayın siz son zamanlarda ayaklar altına düşmesine, aldırmayın, özüne bakın. O ağırlığı taşıyamayan kişi altında kalır, ezilir, varlık dünyasının merkezinde yokluğa mahkûm olur. Ben de aşığım ama son günlerde maşukum canımı sıkmış, beni bunaltmıştı. Kısa bir süreliğine ayrılalım, ben gidiyorum, gözlerim kapalı seni dinlemekten bıktım dedim ve aşk şehrine doğru yola çıktım…
Aşkın Başkenti…
Genç Gönüllüler aşkın başkentine yolculuk yapacaklardı, bana da o mübarek kafilede yolculuk etme fırsatı doğdu. İtirazsız, sorgusuz, sualsiz sağıma soluma bakmadan tamam dedim, geliyorum. On iki yıldan beri İstanbul aşkıma ihanet etmedim, onu başkasıyla kıyaslamadım ama yukarıda da bahsettiğim gibi bir ara vermemiz gerekiyordu.
Cuma sabahı düştük Anadolu yollarına. Kimse fark etsin istemiyordum, sessizce parmaklarımızın ucuna basa basa ayrıldık bu koca şehirden, arkamıza bile bakmadan…
Yolculuk boyunca yaşadıklarımı ifade edecek kelime hazinesine sahip olmadığımdan, onları ileriki yıllara bırakıyorum. Konya’da kalacağımız misafirhaneye ayak bastığımızda, muhabbetin kokusu sokaklara hükmetmeye başlamıştı. Hemen sofraya oturtulduk, yolda adından bahsettiğimiz etli ekmek sofradaki mekanına kurulmuş, bizlere ‘hoş geldiniz’ diyordu.
Kerem Eyle Bizlere…
Gecesiyle gündüzüyle şehir Allah’ın Kerem sıfatının tecellisiyle bizleri kuşatıyor, her hareketiyle bizleri kendine bağlayıp hürmet ettiriyordu.
Cumartesi sabahı, gaflet zamanımızdan kalma özelliklerimizi yorganın altında bırakarak erkenden uyandık. Hasan ağabey, büyük sabırla o şefkatli sesiyle ‘ağabeyler kardeşler uyanın’ diyordu…
Lütfi ağabeyin o ‘dert’ dolu sesiyle ruhlarımız sarhoş olmuşçasına divane bir hâlle odalarımıza çekiliyoruz…
Bereketten Damlalar…
Bereketli kahvaltı sofralarından, konferans salonuna geçtikten sonra Latif ağabey, Lütfi ağabey, Süleyman ağabey ellerinde bir tığla adeta gençleri işliyorlardı. O işlemenin süslerinden birkaç tanesini önce nefsim için sonra orda bulunamayan kardeşler için sakladım…
Latif Ağabey:
-Bu birliktelikler büyük işlere vesile olacaktır…
-Hâkim milleteler ile mahkûm milletler arasındaki fark bir avuç yetişmiş insandır…
-İçinde bulunduğunuz nimetin farkında olun…
Lütfi Ağabey:
-Dünya bizi bekliyor…
-Dünyanın iplerini elinize alın…
-Kendini feth edemeyenler başkasını feth edemezler..
Süleyman Ağabey:
-Kulluğun gereği olarak defoluyuz…
-Hepimiz Musa olamazsak da, Harun olmaya çalışmalıyız…
-Biz ebedi sesi seslendiriyoruz…
Yıllar sonra, İstanbul’dan ilk çıkışımda beni bütün varlığıyla kucaklayan Konya artık gönlümde özel bir makama sahiptir. O misafirperverliği, o cömertliği, o güler yüzleri unutmam mümkün değil. Bir dahaki buluşmalarda en azından bir temizlikçi olmak dileğiyle…
Buluşmanın fotoğrafları için : TIKLAYIN