
Abdulaziz Karakuş / Genç Haber Merkezi
Yargı bir kez daha siyasete müdahale etti. 12 Eylül 2010 referandum döneminde, anayasada yapılacak değişikliklerin yargıya müdahale olduğu iddia ediliyordu. Biz bu dönemde, bunun müdahale değil, koflaşmış bir yapının temizlenmesi olarak değerlendirdik ve ‘Yetmez Ama Evet’ diyerek, bu değişikliği meydanlarda destekledik.
MİT’in, Başbakanlığın emriyle yaptığı Oslo görüşmeleri, KCK soruşturması çerçevesinde değerlendirilip bu görüşmeleri yapan bürokratlar ifadeye çağrıldı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, Kürt Sorununu çözüme kavuşturmak amacıyla, PKK’nın üst düzey yetkilileriyle ve Abdullah Öcalan ile görüştürdüğü ekibin, bu çalışmaları o dönemde medyaya sızmıştı. Hükümet, başta çekingen davransa da daha sonra yaptırdığı bu görüşmelerin arakasında durarak savunmuştu. CHP’nin ve MHP’nin yoğun tepkilerine maruz kalan bu çalışmalar, somut çözümlere yönelik olduğu için halktın desteğini arkasına almıştı.
Görüşmelerin başladığı 2009 baharında Müsteşar Emre Taner’in yardımcısı ve başbakanın özel temsilcisi olan Hakan FİDAN 27.05.2010 tarihinde MİT’in başına getirildi. Başbakan Erdoğan’ın güvendiği Fidan, kısa sürede Abdullah Öcalan ile yaptığı görüşmelerde onun da güvenini kazanarak, görüşmelerde kilit adam oldu. Norveç’in başkenti Oslo’da yapılan görüşmelerin basına sızan bölümünde, Hakan Fidan’ın samimi söylemleri bizi gerçek manada ikna ediyor. Bu görüşmeler Öcalan’ı da ikna etmiş olacak ki, şu anda Fidan dışında kimseyle görüşmeyi kabul etmiyor.
Sorunun çözümü adına işler bu şekilde yolundayken, birileri rahatsız olacak ki savcı Saadettin Sarıkaya’yı devreye sokarak bu süreci baltalamaya çalışıyorlar. Müsteşar üzerinden bir nevi Başbakan’ın uyarıldığı yönünde yorumların yapılasına sebep olan bu ifadeye çağırma olayı, hükümet tarafından normal olarak engellenmeye çalışılıyor. Bu amaçla Fidan’ı ifadeye çağıran savcı Sarıkaya bu soruşturmadan alındı.
Bu tür durumların tekrar yaşanmaması için, MİT kanunun 26`ncı maddesinde yapılması planlanan değişikliğe göre, MİT çalışanlarının görevlerini yerine getirirken, görevin niteliğinden doğan veya görevin ifası sırasında işledikleri iddia olunan suçlardan ötürü haklarında cezai takibat yapılmasının Başbakan`ın iznine bağlı olmasını sağlayacak.
Evet, Başbakan’a bağlı bir kurumun üyesi hakkında yapılacak soruşturma için, Başbakan’dan izin alınması gerektir. Bunun için düzenleme yapılması da gayet normaldir. Ama artık biz yumurta kapıya dayanınca yapılan düzenlemelerden bıktık. Bu sene, kişiye özel yapılan bu tür düzenlemelere, harcanan enerji yeni anayasa için harcansaydı, şimdi meclisin elinde onaylanmayı bekleyen bir taslak oluşmuştu.
Yapılması planlanan yasal değişikliğin bir kesimden tepki alması sonrasında, Meclis başkanı Cemil Çiçek ‘mübalâğa edilecek bir konu yok’ dedi. Sayın Çiçek kusura bakmasın, değişikliğin mübalâğa edilecek bir yanı olmayabilir, ama bu tür değişikliklere ayrılan zamanın mübalâğa edilecek çok yanı var. Her fırsatta yeni anayasa için, halktan katılım beklediğini söyleyen Meclis Başkanı, artık bu tür oyalamalardan vazgeçip, meclisi yeni anayasa için çalışmaya zorlamalı.
2012 yılını, ‘yeni anayasa yılı’ olarak değerlendiren hükümet de, gerçek manada bu tür tehditler ve oyalamalarla uğraşmak istemiyorsa, yılın anlam ve önemine göre davranmalı. Bu süreci hızlandırmalı. Bundan sonra buna gücüm yok da diyemeyeceğine göre neyi bekliyor. Yılın 2. Ayı bitmek üzere…