
Sessiz şiddetin gergin bakışları arasında, yolların kapanmasına ve otobüsten inip yürümeme sebep olan, lüks araçlı şehir kabadayılarının, hanım ağaların yan kaldırımlarından yürürken, kendimi teselli ediyorum: ‘Ne olacak canım, sabah yürüyüşümüzü yapıyoruz işte’ sözlerini mırıldanarak. Yürümeme sebep olan hanım ağalardan bir sürücünün aracından, Hoca efendinin eski vaazlarının sesi kulağıma ilişiyor. Muhtemelen asr-ı saadetin gönül erlerinin, hakka- hukuka riayetlerini anlatıyor, beni yollara düşüren haksızlığa karşı…
Soğuğun şefkatli tokatları karşısında, ısınmak için Ergenekon’u, MİT’i, Taraf’ı, Mehmet Baransu’yu düşünmeye başladım. Malum, adı geçenler her an sıcaklıklarını koruyan ateşli şeylerdi. Bunların arasında Mehmet Baransu ve MİT sıcaklıklarını hemen hissettirdikleri için, bunları alıp boğazıma sardığım puşinin içinden göğsüme doğru bastırdım. Anında ısınmaya başladım, bu sırada da birinci köprünün girişine ulaştığımdan yollar açılmaya başlamıştı. Yakaladığım ilk Üsküdar otobüsüne atlayıp, hararet içinde, mekana doğru yol almaya başladım…
Isınıyorum…
Montumu çıkarmış olmama rağmen, elime aldığım Taraf gazetesinin etkisinden olacak ki, vücudumdaki hararet dinmiyor, aksine yükseliyordu. "Taraf`a MİT Operasyonu" adlı manşetin altında, Taraf yazarı Mehmet Baransu’yu izleyen iki MİT görevlisi yakalandı. MİT, sahte isimli mahkeme kararıyla Taraf yöneticilerini dinletti.
Haberin ayrıntılarını okudukça şaşkınlığım ve gerginliğim de artarak devam etti. MİT Taraf yöneticilerini dinlemek amacıyla, yargıdan izin alabilmek için hazırladığı belgede yöneticilerin numaralarının karşısına, gerçek isimlerini yazmak yerine, yabancı isimler yazarak izin almış. Türkiye’nin en güvenilir kurumlarından biri olmasını beklediğimiz kurum, sahte belge hazırlayarak bir gazetenin yöneticilerini dinlemiş.
Ahmet Altan bugün ki yazısında bu durumu şöyle değerlendirmiş: ‘Doğrusu ya Türkiye gibi bir ülkede Taraf gazetesini çıkartırken ‘dinlenmediğimi’ hiç düşünmedim, dinlendiğimizi tahmin ediyordum, buna da hiç aldırmadım. Ama bunu bu kadar ahmakça yapacakları, sahte isimlerle yargıyı kandırıp suç işleyecekleri de hiç aklıma gelmedi’.
Gülüyorum…
İkinci olay ise beni şaşırtmaktan çok güldürdü. Son yıllarda yayınladığı belgelerle, Türkiye’nin gündemini eline almış, yaptığı haberlerle birçok pisliğin deşifre olmasını sağlamış olan Mehmet Baransu MİT görevlileri tarafından takip edilmiş. Bu takip sırasında takipçilerin tavırları karşısında şüphelenen Baransu polise haber vererek bu kişileri yakalatmış. Yakalanan kişilerin MİT’çi oldukları anlaşılınca götürüldükleri karakolda serbest bırakılmışlar.
Ben buna gülerim arkadaş! Ülke istihbaratını elinde bulunduran, en büyük işi takip olan bir kurumun görevlileri bir gazeteciyi takip ederlerken, kabak gibi ortaya çıkıp yakalanıyorlar. Bu mudur istihbarat, bu mudur gizlilik? Acaba bu takip için gerçek belgeleri var mıydı?
Yayına başladığı günden beri, ülke için çok faydalı işler yaptığına inandığım gazetenin yöneticileri haftada en az 1-2 gün mahkemelere çıkıyorlar. Dinlenmeleri için sahte belgeler hazırlanıyor, Baransu bu genç yaşında korumayla dolaşmak zorunda bırakılıyor…
Kulağımız siz de…
Sesimiz kısılıyor, basın susturuluyor, hükümet bizi konuşturmuyor diye, ortalığı velveleye verip, Silivri’ye selam duran özgürlükçü basınımız, köşe yazarlarımız bu konuda neler söyleyecekler bakalım… Vesselam…