
Ülke gündemi bu kadar sık değişen, bir konu nihayete erdirilmeden yeni bir tartışma konusu açılarak sersemleştirilen başka bir ülke var mıdır, bilmiyorum. Gündem, Salı günleri yapılan grup konuşmalarıyla kurularak, bir hafta boyunca gazetecilere haber, köşe yazarlarına da malzeme olmaktan öteye gitmiyor.
Son bir haftadan beri de bu durumun tezahürünü en net biçimde görmekteyiz. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın geçen hafta, Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısında söylediği sözler, bu haftanın gündem konusu. Geçen hafta mecliste, bu popüler tartışmanın dışında yoğun bir şekilde meclis iç tüzüğünde yapılacak değişiklik konuşulurken, bir anda gündemin ‘dindar gençlik – ateist gençlik’ konusuna odaklanması kafamda soru işaretlerine sebep oldu.
En son 2001 yılında değiştirilmeye çalışılırken, DYP Şanlıurfa Milletvekili Fevzi Şıhanlıoğlu yoğun tartışmalara dayanamayarak, kalp krizi geçirerek vefat etmişti. Geçen hafta da içtüzükteki bu değişiklik görüşülürken, millet vekillerinin birbirlerine hakaret edip kavga etmeye başlamalarıyla, oturum sonuçlanmadan bitmişti. Bu ve buna benzer durumların farkında olan insanlara, gündemdeki ‘dindar-dinsiz’ tartışması sunî gündem oluşturma çabalarından başka bir şey ifade etmiyor.
Hadi biz yine saflığımızı koruyup, bunun sunî değil de gerçek gündem olduğuna inanalım ve konuya bir Genç bakış açısı kazandırmaya çalışalım. Başbakan’ın konuşmayı yaptığı ilk gün bir şeyler yazmayı düşünsem de, ilk önce büyüklerimiz ne diyecek diye sabırla beklemeyi tercih ettim.
Öncelikle şunu belirtmek isterim, ben devlet eliyle laikliğin dayatılmasına karşı olduğum gibi, şeriatın getirilmesine de karşıyım. Toplumun kendi kendine bırakılması taraftarıyım. Dikkat başı boş demiyorum. Yani, ne devlet kurulduğundan beri dayatılan dinsizliğe destek vermemiz mümkündür ne de zorla bir inancın kabul ettirilmesi taraftarı olabiliriz. Çünkü, Önderimizin yapmadığı bir şeye teşebbüs etmek bu dine katkı sağlamaz, aksine zarar verir.
Hükümetlerin gençleri, parti programlarının uygulanmasında bir meta olarak görmelerinden vazgeçmeleri gerekiyor. Yoksa cumhuriyetçi gelip, cumhuriyetçilik adına -bu topraklarda yıllarca olduğu gibi- toplumun inancını ayaklar altına alır veya demokrat gelip dindarlık adı altında kişilerin haklarını ihlal eder ve özgürlüklerine el koyar. Biz de buna seyirci kalırız.
Korkmayın…
Yıllarca dinsiz, kitapsız, ezansız yaşayan bir toplumun bu değerlerinin son yıllarda özgür bırakılması, bazı kesimleri tedirgin etmeye başladı. Eyvah toplum dindarlaşıyor, şeriat gelecek, kuruntularıyla bizleri meşgul etmeye başladılar. Bu kişilerin içi rahat olsun, toplumun dindarlaştığı falan yok…
Toplumun dindarlaştığı mevzu bahis olmadığı gibi, halk içinde de dindar dinsiz diye bir ayrımın olduğunu söylememiz de pek mümkün değil. Sadece bu söylem üzerinden siyasi rant elde etmeye çalışanlar var.
Velev ki dindarlaşıyor, neden korkuyorsunuz. Gerçek manada İslamiyet’in çerçevesi içinde yaşamaya çalışan bir insandan zarar gördüğünü söyleyen birini gördünüz mü? Kim, bir din ehlinin elinden veya dilinden zarar görmüştür.
Korkun…
İlla da korkacaksanız, vicdanı olmayan, hesap vereceğine inanmayan, hayvanî arzularının esiri olmuşve ‘özgürlük’ adı altında sınır tanımayan insanlardan korkun. Amaçsızlaşan, ruhunda toplum adına bir dert taşımayan nerde sabah orada akşam diyenlerden korkun.
Edepsizlik, ahlaksızlık, hâyâsızlık bu kadar yükselmişken… Sokaklarda haramdan başlar kaldırılamaz olmuşken, şeriatı getirecek diye korktuğunuz parti döneminde, şans oyunları adı altında kumar had safhaya çıkmışken ve zina yasal korumaya alınmışken…
Ne dindarlaşmasından bahsediyorsunuz…
Toplumu dindarlaştırmak kimsenin haddine değil, dindarların önündeki engelleri kaldırmanız yeterlidir, su yolunu bulacaktır…