
Bu ay değerlendireceğimiz ilk fotoğraflar Miraç Kırımlı’nın iki fotoğrafı olacak. Aynı mekanın, neredeyse aynı kompozisyonla,
farklı tarih ve saatlerde çekilmiş iki fotoğrafın nasıl bir değişim gösterdiğini örnekleriyle görmüş olacağız böylece.
İlk fotoğraf gündüz çekilmiş. Her yer aydınlık camii ve binalar gayet net bir şekilde görünüyor. Ayrıca havanın bulutlu olması nedeniyle her tarafta müthiş bir ışık eşitliği var ve bu da fotoğrafın tamamının neredeyse aynı oranda aydınlatmış. Zaten bulutlu havalar kullanmasını bilirsek güzel fotoğrafları çekmek için çok iyi bir ortam oluştururlar. Özellikle tarihi yapılar ve manzara fotoğrafları için iyi fırsatlar sunarlar. Burada da öyle olmuş. Ayrıca gökyüzündeki yoğun bulut kümesinin altındaki aydınlık boşluk fotoğrafa ciddi bir derinlik kazandırmış.
İkinci fotoğraf ise ilk fotoğrafa göre küçük bir açı farkıyla ve akşamın ilk saatlerinde çekilmiş. Daha açık bir havada ve güneşin kızıllığı gökyüzündeki dalgalı bulutu sanki farklı renklere boyamış. İlk fotoğrafa göre etraftaki binalar tamamen görünmez olmuş ama cami kubbesi ve minareleriyle ben buradayım diye bütün ihtişamıyla kendini gösteriyor. Bu fotoğraflarda şöyle çekilseymiş, böyle olurdu, şuna dikkat etmek gerek gibi tavsiyelerde bulunmayacağım. Bu fotoğraflarla her zaman söylemeye çalıştığım, bir çok farklılığı fotoğraflar kendiliğinden ortaya koyuyor. Birincisi aynı mekanları çektiğiniz her kare farklı anlatır. Hatta bu tarih ve saat farkı bile olması gerekmiyor. Aynı gün içinde birkaç saatlik fark bile, çok farklı fotoğraf çekmek için yeterli olur. Miraç kardeşimize bize bu farkı gösteren fotoğrafları gönderdiği için teşekkür ve tebrik ediyoruz.
Sümeyra Yıldırım’ın gönderdiği kurbağa resmi beni çok mutlu etti. Mutlu
olmamın iki sebebi var. Birincisi etrafımızda olan her şeyin farkında olmak ve emek vererek onların fotoğrafını çekmeye çalışmak bir çok ayrıntıyı yakaladığımızı gösteriyor. İkincisi ise tabiatla baş başa kalmak, onun engin dinginliğinden istifade etmekten büyük mutluluk aldığım gibi, üzerimde bu duyguyu yaşatan fotoğraflara bakmakta aynı şekilde beni mutlu ediyor. Bu fotoğrafı izlerken birden içimi huzur kapladı. Fotoğrafla ilgili olarak çok fazla teknik ayrıntıya girmeden şunu söyleyebilirim. Kurbağanın tamamının görünmesi için biraz daha soldan çekilseymiş çok daha sempatik olurmuş. Böylece kurbağanın yüz kısmı gözleriyle birlikte ortaya çıkarmış. Ayrıca kurbağanın yüzünde tebessüm edermiş gibi bir görüntü var. Sanki bu haliyle fotoğrafçıya poz verirken küçük bir gülümseme yüzüne yansımış hissi uyandırıyor.
Abdurrahman Acar’ın Ağrı Dağı fotoğrafı tepesinde yer alan bulutuyla farklı bir fotoğraf olmuş. Fotoğrafın ışık ve netlikbakımından bir problemi yok. Karlı zirvesi sanki bulutla birleşmiş. Ancak seçilen kadraj nedeniyle dağın sadece zirve kısmı kareye girdiği için dağın ihtişamını bütün yönleriyle hissetmek mümkün olmuyor. Sanki dik bir kadrajla çekilip, daha alt kısımları da kareye girseymiş iyi olacakmış gibi. Tabii çektiğiniz yer böyle bir imkana sahip miydi bilemiyorum. Ama Türkiye’nin en yüksek dağının daha ihtişamlı olması ve bunu da bizim gösterebilmemiz gerekir diye düşünüyorum.
Ahmet Tarık Büyükkaynak’ın Uzungöl fotoğrafı klasik Uzungöl fotoğraflarından farklı olmuş. Birincisi karlı bir zamanda ve çoğunlukla
kullanılmayan bir açıdan çekilmiş. Caminin iki minaresinin net bir şekilde gösterilmesi, üstten azda olsa bir boşluk bırakılması fotoğraf konusunda bir göz aşinalığımızın olduğu gösteriyor. Kapalı bir havada çekildiğinden biraz mat bir görüntü olması da normal. Gerçi hassas ayarlarla bir miktar poz ve renk düzeltmesiyle bu giderilebilirdi. Fotoğrafta beni rahatsız eden bir iki konuya da dikkat çekmek istiyorum. Birincisi sanki fotoğraf bir camın arkasından çekilmiş hissi veriyor. Bu iki sebepten olabilir. Birincisi gerçekten bir camın arkasından çekilmiştir. (Ki böyleyse kabul edilebilir bir şey değil.) İkincisi de makinamızı çantasından yeni çıkardığımızda ısı farkından dolayı objektifin merceği buğulanabilir. Çoğunlukla bu buğulanmayı fark edemeyebiliriz. Bazen de özensiz olarak merceği sildiğimizde bunun gibi ciddi bir matlık problemi yaşayabiliriz. Buna da özellikle soğuk havalarda dikkat etmek gerekir.