İşte bu ölüm yolculuğunu atlatıp Dadaab ilçesine varan mazlumların oluşturduğu topluluğa Dadaab Mülteci Kampı deniyor. Bu kampta 650.000 kişi yaşamaya çalışıyor. Burada toplam 7 kamp var, her birinde yaklaşık 100.000 kişi yaşıyor. Bu kamp Somali sınırına 100 km mesafede Kenya topraklarında, 95 km2 alan üzerine kurulmuş.

 

Hepimizin bildiği ya da bileceği gibi bunun altında da vahşi emperyalizm ve onun insanları hayvanlaştıran doğası var. Somali tarihi hakkında kısaca bilgi vermek istiyorum.

 

1884`te İngiltere Kuzey Somali`yi ele geçirdi. 1887`de de İtalyanlar Güney Somali`nin bir bölümünü  ele geçirdiler. İtalyanlar 1927`ye kadar Güney Somali`nin kalan kısımlarını  da işgal ettiler. Müslüman lider Mevla Muhammed bin Abdullah 1901`de başlattığı hareketle İngilizlerin işgal ettiği bölgeyi geri aldı. Ancak İngilizler 1920`de burayı yeniden işgal ettiler.

 

İtalyan Somali`si 26 Haziran 1960`ta, İngiliz Somalisi de aynı yılın 1 Temmuz tarihinde bağımsızlığını elde etti. İngiliz Somalisi`nin bağımsız olmasıyla birlikte iki Somali birleşerek bağımsız Somali Cumhuriyetini kurdular.

 

Kurulan bu cumhuriyetin ilk cumhurbaşkanlığına Aden Abdullah getirildi. 1967`de de cumhurbaşkanlığına Abdurreşid Ali Şermarke geçti. Sosyalist anlayışa sahibi Tümgeneral Muhammed Siyad Berri 21 Nisan 1969 tarihinde gerçekleştirdiği askeri darbeyle yönetimi ele aldı ve sivil cumhurbaşkanı Şermarke`yi de öldürdü. Bu arada kendisinin benimsediği bilimsel sosyalizmin en büyük düşmanı olduğunu ileri sürdüğü İslâm`a karşı da savaş açtı. Çok ilginçtir emperyal işgalden sonra başa gelen(getirilen) insanlar genellikle İslam düşmanı ve batı yanlısı oluyor. Tahmin edeceğiniz gibi bir takım iğrenç devrimler yaptı. Somali halkı mücadele etti Berri 1991 ülkeyi terk etti, fakat bu seferde iç çatışmalar başladı.

 

ABD’nin de Somali’yi bir askeri üst yapma çalışmaları da oldu fakat; halk buna izin vermedi. Tabi ki her onurlu ve şerefli bağımsızlığın da bir bedeli olacaktır. Bu yüzden Somali halkı birçok problemle boğuşuyor.

 

Somali`deki açlığı bir fırsat olarak değerlendiren hıristiyan yardım kuruluşları da ülkeye girerek yoğun misyonerlik faaliyetlerinde bulundular. Lüks ciplere binip gezmekten başka bir şey de yapmadılar.

 

Türkiye’den giden yardım kuruluşlarının  çok güzel faaliyetler yaptıklarının oraya giden insanların izlenimlerinde çok rahat bir şekilde anlayabiliyoruz. Bizim yardım kuruluşlarımız oradaki sorunlara köklü çözümler getirmek için mücadele ediyorlar. Bir örnek vermek istiyorum, İHH bugüne kadar 6 su kuyu açmış 5 kuyuda açma aşamasındaymış.(her bir kuyunun maliyeti 60 bin dolar çünkü; 150 metreden su çıkıyor.) İşte bu gibi köklü çözümler gerekmektedir.

 

Biz de bu yardım kuruluşlarına elimizden geleni yapmalıyız ve yapmaya teşvik etmeliyiz. En azından bu kampın ismini bilmeliyiz. Ayrıca inananların kalkanı olan dualarımızla Somalili kardeşlerimizle aynı iklimi tenefüs edebilmeliyiz.