
Abdulaziz Karakuş / Genç Haber Merkezi
Bana yapılan eleştirilerin en büyüğü, hayatın hep olumsuz yönlerini görüp onlara takılıp kalmam oluyor son zamanlarda. Kendimi sorgulamaya başladım, acaba bu eleştiriler doğru mu diye, acep olumsuz olan hayat mıydı, ben miydim...Gözlerimi dört açarak, çevremde dönen filmleri izliyorum, otobüste teyzeye yer verirken, amcayı görmezden gelip kafamı kitaba gömerken, kaldırımda yürürken tüketin tüketin diye bağıran vitrinleri gözlerken...En nihayetinde, birkaç gün aradan sonra aldığım Taraf gazetesinin, siyah beyaz sayfalarında rastladım aradığım olumlulardan birine.
Neydi olumlu olan...
Okullarda, komutanlar tarafından verilen Milli Güvenlik dersleri müfredattan çıkarılmıştı. Lise yıllarıma gittim bir an, fazla uzağa değil bundan 5-6 yıl evveldi. Adı geçen dersten aklımda kalanları şöyle bir yoklamaya başladım, ama birkaç lüzumsuz kırıntıdan başka bir şey yok. Neydi onlar, hoca sınıfa girer sınıf başkanı dikkat diye bağırır ve hep birlikte hazır ol vaziyeti alırdık, hoca denilen o mahkeme duvarı nasılsınız der, biz de hep bir ağızdan sağ ol derdik. Tabi tüm bunları bize ilk ders, o hocamız bize öğretmişti.
Saygı...
Yıllarını tarihe, matematiğe, fiziğe, kimyaya vermiş ve bir anne baba sıcaklığıyla öğrencilerinin birçok sorunuyla meşgul olan öğretmenlere gösterilen saygı, o soğuk adama gösterilen saygının yanında devede kulak gibiydi. Ondan çekinir, arka sıralarda kaynaşmayı bırakın soru bile soramazdık, o konuşur konuşur giderdi. Her Türk asker olur, söyleminin şerefine nail olamadığım gibi, doğup büyüdüğüm topraklar da askerler imparatorluğunun kurulduğu yerler olduğu için askerden her daim ürkmüşüzdür. Er olan askerler değil de omuzu yıldızlılar bizi pek anlayamazlardı.
Bakan`a bir soru...
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, dersin kaldırılmasıyla ilgili olarak, `dünyanın hiçbir yerinde Milli Güvenlik dersi olmadığını, bu değişiklikle dünyaya uyum sağladıklarını` belirtmiş. Buna karşılık Eğitim-Sen Genel Başkanı Ünsal Yıldız ise `bu dersin kaldırılması yetmez, Andımız ve zorunlu din dersleri de kaldırılmalı, ana dilde eğitim hakkı da tanınmalı` dedi. Ben de zorunlu din derslerinin kaldırılması taraftarıyım. Okuldaki din derslerinden, toplumsal hassasiyetlerden dolayı pek de bir verim alamayan biri olarak, din dersinin seçmeli olmasını, seçme hakkının da öğrenciyle ortak olarak veliye bırakılması gerektiğini düşünüyorum. İçeriği zenginleştirilerek verilecek bir din dersi, muallime anlatma aşkı, talep eden talebeye de katılma şevki aşılar. Ders de ciddiyet kazanmış olur.
Sıra Andınızda mı?
Türkiye`de, eğitim sistemi başlı başına her dönem şikâyet konusu olmuştur, gerçek manada üzerinde durulması ve gerçekçi bir revizyondan geçirilmesi gerekiyor. Yapılacak düzenlemelere, getirilecek yeniliklere yer açılabilmesi için çarkın dişlerinin temizlenmesi, işlevini kaybeden dişlerin çıkarılması gerekiyor. İşlevsizleşen Andımız -ki geçmişte bir işlev gördüğünü söylemek de zor- isimli metin de sanırım çıkarılacaklar listesine eklenmiş. Ak Parti`den üst düzey bir kişi, Taraf gazetesine verdiği demeçte, bizi ümitlendiren şu açıklamaları yapmış: 1930`larda o dönemin Milli Eğitimi tarafından yazılmış, hiçbir kutsallığı olmayan bir metin. Bu çağda Türkiye`ye yakışmıyor, değiştirmek için anayasa değişikliğine de gerek yok, bugün karar verirsiniz yarın olur.
Kurtarın bizi yalan söylemekten, temsilcilerimiz...
Türk olmayanın Türküm diye bağırtılarak yalan söyletildiği bir anttan kurtulmak istiyoruz,. Kimsenin kimseye varlığını zorla armağan etmediği, bir düzen istiyoruz. Çok mu şey istiyoruz?