
Abdülaziz Karakuş / Genç Haber Merkezi
Ömrüm boyunca düşünsem bu konu hakkında yazı yazacağımı, konuşacağımı veya insanları bu yöne teşvik etmeye çalışacağımı aklıma getiremezdim. Hayatta bir şeyin ucu size dokunmadan, o konu hakkında ne bir bilince sahip olabiliyorsunuz ne de o bilince sahip kişileri anlayabiliyorsunuz.
Ben de ağabeyimin akciğer yetmezliği hastalığına yakalandığını öğrendikten sonra `organ bağışı` kavramını bu kadar yakinen ruhumda hissettim.
Ağabeyimin, tam manasıyla Şafi`nin tecellisine ulaşabilmesi için başarılı bir Akciğer nakli ameliyatı geçirmesi gerekiyor. Türkiye`de, şimdiye kadar sadece iki kişiye Akciğer nakli yapıldığını düşündüğümüzde, bu ameliyatın başarı oranı da maalesef düşük görünüyor. Avrupa, bu konuda da bizden daha tecrübeli, ameliyatın orada yapılması şu an başarı oranını daha çok yükseltiyor.
Tabi ameliyattan önce düşünmemiz gereken, uyumlu bir Akciğerin bulunması sorunu. Doktorun bize yaptığı açıklamaya göre, nakli yapılacak organın bulunması konusunda batı toplumu daha bilinçli olduğu için, organ kısa sürede bulunuyormuş.
Düşündüğümüzde, bilinç, düşünme, akıl etme gibi kavramların islam dininin mensuplarına daha çok yakıştığını görüyoruz. Hatta dinimizin önemli emirleridir bunlar. Organ nakli, konusu üzerinde de gereği kadar düşünmüyor olacağız ki, yapılan işlemin bir hayat kurtardığının farkında değiliz.
Bugün, benim ağabeyim, yarın bir başkasının çocuğu, annesi, babası v.s bu hal ile sınava tabi tutulabilir. Hastalığa düşen, bir sınanmayla karşı karşıya olduğu gibi, onun çervesindekiler de şüphesiz aynı sınavın başka yönüyle sınanıyorlar. Ağabeyim o kısılan sesiyle sizlere, bizlere, herkese sesleniyor: Siz de, bir hayatın kurtulmasına vesile olabilirsiniz...