
Ümmü Seleme vâlidemize:
“–Ey mü’minlerin annesi! Rasûlullâh senin yanında bulunduğu zamanlarda en çok hangi duâyı okurdu?” diye sorulmuştu. O, şu karşılığı verdi:
“–Çoğu zaman:
«Ey kalbleri hâlden hâle çeviren Allâh’ım! Benim kalbimi dînin üzere sâbit kıl!» diye duâ ederdi.” (Tirmizî, Deavât, 89/3522; Ahmed, IV, 182, VI, 91)
***
Rasûlullâh , hac esnâsında vakfede bir eliyle devesinin yularını tutup diğer elini kaldırarak kulluğunun ve kalbî hayâtının hassâsiyetini ifâde eden uzunca bir duâ yaptı.
Bu güzel duânın bir kısmı şöyledir:
“Ey Allâh’ım! Sen’in buyurduğun şekilde ve bizim söylediğimizden daha üstün olarak Sana hamd olsun! Ey Allâh’ım! Benim namazım, ibâdetim, hayâtım ve ölümüm Sen’in içindir! Dönüşüm ancak Sanadır!
Ey Allâh’ım! Kabir azâbından, gönle üşüşen vesveselerden, işlerin dağınıklığından Sana sığınırım! Ey Allâh’ım! Rüzgârların getirdiği âfetin şerrinden Sana sığınırım!
Ey Allâh’ım! Gözümde bir nûr, kulağımda bir nûr, kalbimde bir nûr yarat! Ey Allâh’ım! Sadrıma genişlik ver! İşimi kolaylaştır! Ey Allâh’ım! Sağlığın hastalığa çevrilmesinden, birdenbire gelip çatacak azâbından ve bütün gazabından Sana sığınırım! Ey Allâh’ım! Beni doğru yoluna ulaştır! Geçmişimi, geleceğimi affet!
Ey dereceleri yükselten, bereketleri indiren, ey gökleri ve yeri yaratan Allâh’ım! Sesler türlü türlü dillerle coşup Sana doğru yükseliyor, Sen’den taleplerde bulunuyor! Benim isteğim de; dünyâ halkının beni unuttuğu imtihan yurdunda Sen’in beni hatırlamandır!
Ey Allâh’ım! Sen sözümü işitiyor, bulunduğum yeri görüyor, gizli açık neyim varsa biliyorsun! İşlerimden hiçbiri Sana gizli değildir! Ben çâresizim, yoksulum, Sen’den yardım ve emân diliyorum! Korkuyorum, kusurlarımı îtirâf ediyorum! Bir çâresiz Sen’den nasıl isterse, ben de öyle istiyorum! Zelîl bir günahkâr Sana nasıl yalvarırsa, ben de öyle yalvarıyorum! Sen’in yüce huzûrunda boynunu bükmüş, Sen’in için gözlerinden yaşlar boşanan, Sen’in uğrunda bütün varlığını fedâ eden, Sen’in için yüzünü topraklara süren bir kulun Sana nasıl duâ ederse, ben de öyle duâ ediyorum!
Ey Rabbim! Duâmın kabûl edilmesinden beni mahrum bırakma! Bana Raûf ve Rahîm ol, ey kendisinden istenilenlerin en hayırlısı ve verenlerin en keremlisi!” (İbn Kesîr, el-Bidâye, V, 166-168)
***
Ebû Ümâme
şöyle der:
Rasûlullâh birçok duâ okumuştu, fakat biz ondan hiçbir şey ezberleyememiştik. Bunun üzerine:
“–Yâ Rasûlallâh! Pek çok duâlar okudunuz, biz onları ezberleyemedik.”dedik. O zaman Rasûl-i Ekrem şöyle buyurdu:
“–O duâların hepsini içine alan bir duâyı size öğreteyim mi? Şöyle deyiniz:
Allâh’ım! Peygamber’in Muhammed ’in Sen’den istediği hayırları biz de dileriz. Peygamber’in Muhammed
’in Sana sığındığı şerlerden biz de Sana sığınırız. Yardım ancak Sen’den beklenir. İnsanı dünyâ ve âhirette murâdına erdirecek olan Sen’sin. Günahtan kaçacak güç, ibâdet edecek kuvvet ancak Allâh’ın yardımıyla kazanılabilir.” (Tirmizî, Deavât, 88/3521)
***
Enes -radıyallâhu anh- şöyle anlatır:
Rasûlullâh son derece zayıflamış bir hastayı ziyâret etti ve
“–Allâh’a bir şey için duâ ediyor muydun veya O’ndan bir şey istiyor muydun?” diye sordu. Hasta:
“–Evet; «Allâh’ım! Bana âhirette vereceğin cezâyı bu dünyâda hemen peşin olarak ver!» diye duâ ederdim.” cevâbını verdi. Allâh Rasûlü şöyle buyurdu:
“–Sübhânallâh! Senin buna gücün yetmez. Şöyle duâ etseydin olmaz mıydı:
«...Rabbimiz! Bize dünyâda da iyilik ver, âhirette de iyilik ver ve bizi cehennem azâbından koru!» (el-Bakara, 201)”
Bunun üzerine adam bu duâyı yaptı ve şifâ buldu. (Müslim, Zikir, 23; Tirmizî, Deavât, 71/3487)