
Abdulaziz Karakuş / Genç Haber Merkezi
HRANT İLE TANIŞMAM
Bugün katledilişinin 5. yılını, vurulduğu yerde andığımız Hrant Dink`le vurulduğu gün, kalfalık yaptığım berber dükkanında tanışmıştım. 15.00 haberlerini izlemek için, ödevlere ara vermiş NTV`yi açmıştım. Ekranda Son Dakika yazısının altında, ‘Hrant Dink vuruldu’ yazıyordu. Kimdir, nedir, necidir bilmiyordum. Haberleri dinledikçe, önce Ermeni olduğunu ve ismini ilk defa duyduğum Agos Gazetesinin genel yayın yönetmeni olduğunu öğrendim. Saatler ilerledikçe onunla tanışmamız daha bir derinlik kazanıyor, haksızlığa uğradığını düşünmeye ve hissetmeye başlıyordum.
Aynı günün gecesinde internet kafeye giderek Hrant`ı daha yakından tanımak için yazılarını okudum, Agos gazetesinin sitesine girmeye çalışsam da ölümün simgesi olan kara bir ekrandan öteye geçemedim.
TÜRKLÜĞE HAKARET
Ben Türk değil Türkiyeliyim ve Ermeni’yim" dediği için "Türklüğü aşağılamaktan" üç yıl yargılandı, beraat etti. Yargılandığı madde meşhur 301. - (1) Türklüğü, Cumhuriyeti veya Türkiye Büyük Millet Meclisini alenen aşağılayan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini, Devletin yargı organlarını, askeri veya emniyet teşkilatını alenen aşağılayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Türklüğü aşağılamanın yabancı bir ülkede bir Türk vatandaşı tarafından işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte bir oranında artırılır.
(4) Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz.
MEŞHUR 301
Kendi sesinden duyduğumuz sözler şöyleydi, ``Atatürk`ün manevi kızı, Sabiha Gökçen`in aslında Ermeni bir yetim kızı olduğuyla ilgili haber yaptım. Bu haber Hürriyet gazetesinde manşet olduktan sonra bana karşı da mücadele başlamış oldu. Genelkurmay benim hakkımda bir bildiri yayımladı, daha sonra Valiliğe çağrıldım orada MİT`ten iki kişi beni tehdit etti``.
Bu haberinden sonra tekrar 301`den yargılanmaya başladı ve mahkemeleri sürerken karlı bir ocak gününde kalleşçe ensesinden vuruldu. Öldürülmesinin üzerinden 5 yıl geçtikten sonra mahkemesi sonuçlandı. İsmini burada anmayacağım tetikçiye 22 yıl, onu bu işe azmettiren zevata da müebbet hapis cezası verildi.
SADECE İKİ KİŞİ Mİ?
Her şeyin bu kadar planlı projeli yapıldığını Adem Yavuz Arslan, `Bi Ermeni Var` isimli kitabında bizlere gösterse de, mahkeme olayı iki milliyetçi gencin yaptığına karar vererek davayı kapattı. Bu dar büyük işi 2 kişinin yaptığına inanmak mümkün değil. Biz inanmadık, insafı, insaniyeti olan kimsenin de inanmasını beklemiyoruz.
HÜKÜMET NE YAPMALI?
Hükümetin başındaki kişinin insaflı, imanlı, iradeli her şeyden öte bir zamanların mağduru olduğunu bildiğimiz için hala içimizde bir ümit var. Bu cinayetin peşini bırakmayacağını, kendi deyimiyle bu olayın çözüme ulaşmasını namus borcu bildiğini düşünüyoruz. Kendisine akıl verecek değiliz ama şimdi devlet adına özür dilediği Dersimlileri unutmasın, bu cinayet de onun başbakanlığı döneminde yaşandı. Herkes unutsa da tarih ve vicdanlar unutmaz.
DİNDARLARA DÜŞEN NEDİR?
Dindar vatandaşımız, artık pasif değil aktiftir. Birçok haksızlık karşısında sessiz kalmamış, üstüne düşeni yapmıştır. Gerek medyasıyla, gerek Sivil Toplum Kurumlarıyla muhafazakar kesiminin bu davayı sahiplenmesi ve hükümeti bu hususta rahat bırakmaması gerekir. Çünkü, haksızlıktan en çok çekenlerin listesini yapsak dindar kesim ilk sıralarda yer alır, en iyi onlar bilir haksızlığın ne olduğunu. Bu davada da gerekenler yapılsın ki, millet anlasın dindarların sadece işin ucu kendilerine dokunduğunda tepki vermediklerini, her türlü haksızlığa tepki verip mücadele ettiklerini.