
Abdullah Güner
Genç’i, GENÇ eleştirebilir!” demiştik bir önceki sayı, bunu derken hem içerden bir sesin (samimi bir eleştirinin) karşılığı, hem de genç olmanın kuvvetiyle dile getirmeyi öncelemiştik. Buradan hareketle ikinci sorgulamamızı şunun üzerinden sürdürmenin doğru olacağı kanaatindeyiz: “Genç niye ve neyi eleştirebilir?”
“Genç Eleştiri” zamanı gelmiş, başlangıç noktası kendimiz olan bir gençlik eleştirisidir. Bu eleştiriye her ne kadar Genç Dergi ile başlasak da yazınsal alandaki “Genç” (sadece Genç Dergi ile sınırlanamayacak) arkadaşların eleştirisidir. Büyük laflar etmek, sonradan onları yutmak, unutmak niyetiyle çıkmadık yola. Bu eleştirinin de bizle (kendimizi eleştirerek) başladığı muhakkak. Kendini eleştirmeyen, dünyadaki gidişatının farkında olmayan, hayatın monotonluğundan kaçıp, kendini sorgulamayan, nerde olduğunu bilmek istemeyen, zaten gidip bir dergi de okumaz, bunu bilerek söylenen sözün üstüne yeni bir söz, sizden bekliyoruz.
Kimim ben sorusuna “ben, hiç kimse” diye cevap veren gençliğe, sen bir şeysin, bak! Deme zamanınızın geldiğini -genç yazarlar duyun bizi, size söylüyoruz- düşünüyoruz. Genç’in manalardan beslenen, mana erlerini kılavuz edinirken, bir fütuvet gençliği kılma yolunda bizlere ulaştığı kanaatini taşıyoruz. Fakat bunun bir duruşun temsiliyeti gerektirdiğini, bunun endişe içindeki bizler arasında bir yer edinip, yükümüzü sırtlanacağımız (bunu zamanının geldiğinde ısrarcıyız) cesaretin telaşı içindeyiz. Telaşsız, amaçsız, idealize edilmemiş hayatlar bizimle aynı havayı solumayanlara aittir. Kafamızı acilen toparlayıcı, dünyaya gelişimiz ve gidişatımızı bilen, apolitikliğe karşı siyasi bir duruş edinmeyi yeğleyen, kalbimizi açıcı, dallı dolambaçlı yollardan uzak yazılar istiyoruz. Birilerinin “iç bükey, dış yatay” anlatımlarıyla verdiği somurtan soyutluğu, gereksiz “büklemgeçliği”, bir sır olarak tecrübe etmek istemiyoruz. Sizi küçümsemiyoruz, aksine değerli gördüğümüzden bu sesleniş. Bir dergiyle yol almanın ne demek olduğunu en iyi sizler bilirsiniz çünkü.
Ütopik üslupları uçur - sil kafandan
Biçimsel çözümlemelere girmek değil yapmak istediğimiz. Genç’in yeni bir üslup taşıdığını düşünüyoruz. Fakat bir uysallık havası seziliyor, bu uysallığın yerini karar veren sert ve uyanık bir bilince bırakma zamanın geldiği kesin. Karar veren gençler, sözü dolu olan, ayakları yere sağlam basan, yaprakların arasında kaybolmayan bir mevcudiyet istiyoruz. Kendi kültürel göstergelerimiz bizim ışığımız. Sahip olmadığımız hayatlardan özellikle kaçmamız, bizi biz kılacak kilit noktalar.
Üslupçular, kelimelerde güzellik arayanlar, güzel kelimelerle çamura dalanlar, üslup sığınma evinde bizleri beklemeyin. Cümleler bizim için bir nimettir, yazmak da vebali olan bir iş. Kanıksama yaptırmıyorum. Sözcükleri sıralarken, cümleye başlarken, geyik yapma arkadaş! Buna hakkın yok! Eğlence yazısı istiyorsan, güldürmekse niyetin, onlarca karikatür dergisi mevcut, oralarda bir yer aramalısın. Elbette yazında ironinin olması gerektiğini düşünüyoruz. Fakat çok ayrıksı duran ve zekanın bize uzaktan uzağa göz kırptığı metinlerde ancak bunların değerlerini bulduğunu düşünüyoruz. Sulu komiklikle yazılara giren yazarları okumayacağız! Tercihini anlaşılmaz, uzun uzun cümleler kurup, feylesof takılma yönünde sakın ha sakın kullanma ayrıca. Zihni uçkan, kendi kolpa arkadaşlara seslenmediğini biliyorsun, bu çaba niye?
Öncelikle bir yazarın okuru önemsemesi lazım. Okura kendini inandırmak değil, yazıya otururken okura inanmak. Yazarlardan bu hassasiyetleri beklemek hakkımızdır. Vesselam.