Mehmet Âkif’in Fes Takıntısı Var mıydı?
Mehmet Âkif Ersoy, yıllarca “şapka devriminden sonra fesini çıkarmamak için Mısır’a kaçan adam” olarak lanse edilir. Koskoca Veteriner Fakültesinden birincilikle mezun olan Arapçası, Farsçası, Türkçesi ve Fransızcası çok kuvvetli olan mütefekkir şairimiz Akif fes çıkarmamak için kaçmış(!) Bu bir aşağılama politikasıdır ve bugün bile bu söylentiye inanan insanlar vardır. Oysa Akif’in Mısır’a hicreti kendi isteğinden ziyade adı konulmamış bir “sürgün”den başka bir şey değildir. Ayrıca o Mısır’a gittiğinde şapka kanunu da henüz çıkmamıştı. Ayrıca sanıldığı gibi fes İslami bir kıyafet değildi. Ayrıca fesi de çok az giyermiş kendileri. Ayrıca… Neyse… İsteyen araştırsın bi zahmet!
Miğfer Ne Zaman Çıkarılırdı?
Çok eskiden, bir savaşçı bir eve girdiğinde miğferini çıkarır ve elini uzatırdı. Miğferini çıkararak ev sahibine güvendiğini, elini uzatarak da elinde silah gizlemediğini gösterirdi. Bu hareket daha sonra bir selamlama geleneği hâline gelmiştir.
Serpuşlu Mezar Taşları
12. yüzyıldan itibaren Anadolu mezar taşlarında görülen insanı andıran taş şekilleri 15. yüzyıl Osmanlısında yaygın bir hal almış ve serpuşlar her mezar taşında bulunur hâle gelmişti. Kavuk, sarık, fes, hotoz gibi şekillerin bulunduğu bu serpuş örneklerinin dönemlere göre çeşitli manaları vardır. Kavuklar genelde asker ve yönetici olanları, sarıklar ise hoca imam gibi dini vazifesi olan kimseleri, hotozlar kadınları fesler şekline göre bir tekkenin müritlerini ya da daha geç dönemlerinde devlet memurlarını simgelemektedir.
Feshane
Padişah Abdülmecit döneminde Osmanlı’nın ilk büyük çaplı tekstil fabrikası olarak kurulan feshane mimari anlamda çelik taşıyıcılı yapılar arasında dünyadaki ilk örneklerdendir. Osmanlı’daki fes ve aba ihtiyacını karşılamak için kurulan bu fabrika Haliç’in kıyısında yer almakta ve bugün ilk yapıldığı şekliyle restore edilmiş olmasına rağmen fuar vesaire kültür organizasyonlarına hizmet vermektedir.
Yorumsuz!
“İskilipli Atıf Hoca’ya bir atıfta bulunmak istedim dedim / o da kimmiş dediler / ‘öldürenlerin unuttuğu fakat sevenlerin unutmadığı bir adam’ dedim.” (s. 127) Ömer Faruk Dönmez... Bir Balta Bir Kitap…
Takkeli Dağ
Konya şehir merkezine en yakın yükseltilerden biri olan dağ görünümü itibari ile bu adı almıştır. Uzaktan bakıldığında şehrin üzerine kondurulmuş bir takkeyi andırmaktadır. Şehri övmek için ya da yermek için çok kullanılmıştır. Dindarlığıyla övünen Konyalılar için o bir işarettir, Konyalıları sevmeyenler için ise o muhafazakârlığın ve tutuculuğun simgesidir.
Şapka Diye Müzik Grubu mu Olur?
Neden olmasın. Şapka isminde bir rock müzik grubu var. Ahşap evler diye de bir albümleri var. Kaliteli müzikler yapmalarına rağmen medyada pek yer alamadılar henüz. Ancak Murat Kekilli’nin de seslendirdiği “Ver bana düşlerimi” isimli hafif romantik parça ile rock ve pop müzikle ilgilenen çevrelerde yavaş yavaş isimlerini duyurmaya başladılar.
Şirinler’in Şapkası da Şirin midir?
Şirinlerin giydiği yumuşak, tepesi öne kıvrımlı, koni biçiminde olan başlık aslında Frigya başlığıdır. Antik Çağ’da Frigya yerlilerince kullanılmış daha sonra ise bağımsızlık ve özgürlük savaşının simgesi hâline gelmiştir. Frigya şapkasının günümüze gelişi Fransız Devrimi ile olmuş, sonra Amerikan ordusunun, İngiliz radikallerinin simgesi hâline gelmiş, Amerikan resmi mühründe bile kullanılmıştır. Roma İmparatorluğu’nun son yıllarında başlık, serbest bırakılan köleler tarafından özgürlük simgesi olarak taşınmıştı. Bu kullanımın, başlığın bir özgürlük simgesi olarak anılmasındaki payı büyüktür. Şirinlerin aslında sosyalist hatta komünist kısmı simgelediği söylentilerine böylece bir yenisi daha eklenmiş oluyor: Şirinler otoriteye baş kaldırmayı da simgeliyor(mu?)
Kombine Komedi
Şapka kanunu çıktıktan sonra halk mecburen şapka almaya başladı. Halk fakir olduğu için bazen tek şapka bütün elbiseye bedel fiyatta idi! İthal edilen şapkalar fakir halka satılıyordu.. Böylece altı kaval üstü şişhane görüntüler ortaya çıkmaya başladı.
Vay Başımıza Gelenler!
Işkırlak Karagöz’ün açılıp kapanabilen serpuşuna verilen addır. Bu serpuş, oynak, eklemli, bir hareketle geriye devrilen ve Karagöz’ün çıplak başını açan, başka bir hareketle başına yeniden geçen biçimde yapılmıştır… Aynı hareket Ortaoyununda kavuklunun kavuğunu yere düşürmeden bir baş hareketiyle devirmesi şeklindedir. Kavuklu bunu kavuğunun arka kenarını ensesiyle sıkıştırarak yapardı. Aslında son padişahlar döneminde çok sayıda vezirin idam edilmesinden dolayı “kavuk devrildi” deyimi halk arasında yerleşmişti. Geçtiğimiz günlerde Kaddafi’nin o meşhur şapkası da devrilmiş ve bir muhalifin başında sergilenmişti.
Börk Nedir?
Kâşgarlı Mahmud’un Divanü Lügati’t Türk adlı sözlüğü başlık olarak “börk” sözcüğüne yer verir. Börklerin üstünde yer alan süslemeler ve sarıklar, giyenin mesleğini ve toplumsal konumunu yansıtırdı. Börk daha sonra İran ve Anadolu’ya göç eden ve buralarda yerleşik ya da göçebe yaşamı süren Türkmenler’de, Selçuklu ve Osmanlı ordularında da kullanılmıştır. Osmanlılar’da börk Yeniçeri Ocağı’nın resmi başlığı olarak 1826’ya kadar kullanılmıştır.
Kadir Mısıroğlu
Fes denildiğinde akla ilk gelecek isimlerden biridir herhalde Kadir Mısıroğlu. Birçoğumuzun bırakın söylemeyi, işitmekten bile korktuğumuz şeyleri çekinmeden söyleyen bir üstad Kadir Mısıroğlu. Onun başındaki fesi ve heybetli sesi birçoğumuzda son Osmanlı algısı uyandırır. Sohbet meclislerine ya da televizyonlardaki söyleşilerine şahit olanlar bilir ki o özellikle Osmanlı tarihimiz ve yakın dönem tarihimiz konusunda ilk kez duyacağımız birçok şey bilmektedir.
Fes Başıma :)
Müslümanların giydiği fes ilk kez Fas kentinde kullanıldı. II. Mahmut döneminde ordunun resmî başlığı oldu. (1832) Tanzimat’tan sonra din bilginleri sarık giymeyi sürdürdüler, ancak devlet memurları fes giymek zorunda kaldı.