Nedim Kaya
İslam âlemi devasa boyutlarda. İslam coğrafyasını uluslararası bazda temsil eden İslam Konferansı Teşkilatı’na 57 tam ve dört gözlemci olmak üzere 61 ülke üye. Bugün batılı istatistiklere göre bile dünyada 2,1 milyar Hıristiyan nüfustan sonra 1,5 milyar nüfusla İslam âlemi en çok nüfusu olan ikinci din.
Taha Kılınç kardeşimiz Ağustos 2009 sayısında güzel bir yazı kaleme almış "Bu hastalıktan kurtulalım" diye, kalemine sağlık. Makalesine devam yazısı eklediğim için beni bağışlasın zira Müslümanlar olarak hepimizi rencide eden bir konuya değinmiş. O kutsal topraklara giden Türk arkadaşların İngilizlerin "stereotype" dedikleri peşin hükümlerini bir bir ortaya koymuş. Ben de Orta Asya`da Sovyetlerin dağılmasını müteakip Arap âleminden gelmiş ve yanlış bir sınıflandırma ile topuna birden "Vahhabi" denen radikal grupların Türkiye için düşündüklerinden oluşan "tablo"lara bir kaç örnek vererek sözümün canına gelmek istiyorum.
Tablo 1: "Türkler bütün paralarını içine koyacak cemaat bulamadıkları camilere yatırırlar. Böylece dünya âleme kibirli bir eda ile hava atarlar ama içini doldurmadıktan sonra neye yarar."
Tablo2: "Türklerin maksadı İslam’ı yaymak değil Osmanlıcılığı yaymaktır. İslam dini bu maksatla istifade ettikleri bir araçtır."
Tablo3: "Türklerde tasavvuf İslam’ın önüne geçmiştir. İstanbul’a gidenler bilirler tasavvuf cemaatlerinde kediye evliya deyip başköşeye oturttukları oluyor. Arkadaşım gözleri ile görmüş ve hayretler içinde kalmış.”
Tablo4: "Türklerin dünyaya pompaladıkları Mevlana Celaleddin-i Rumi kitaplarında alenen ahlaksızlığı ve İslam’a ait olmayan referansları kullanan, Şems`e şehvetli aşk bağı ile bağlı olan bir kimsedir. Ben şahsen okudum önsözünde bu kitap Allah kelamıdır diye yazıyor."
Yüzlerce örneğini verebileceğimiz bu peşin hükümlerin tamamı sözü geçen grup tarafından hazırlanmış bir propaganda kasetinde mevcuttu; ben ne yapıp edip kasetin meşhur ve kabiliyetli hatibi ile görüştüm. Gösterdiği örnekleri ispatlamak için her türlü ortamı hazırlayacağımı ama ispatlamadığı takdirde müfteri bir mü`min olarak tarihe geçeceğini söyledim. Zor işi kolaylaştırmak için de görüşme masasına Mesnevi’nin tüm ciltleri ile gittim. Sonuç olarak hatibimiz Türk mü`minlerin kendisini Vahhabi olarak lanse etmelerinden dolayı çok alındığını, zarar gördüğünü ve o kızgınlıkla kasedi doldurduğunu ifade etti ama dinleyici kitlesinin komedi unsurları ile bezenmiş bu stand-up şovuna iştirak şekilleri ve heyecanları bu görüşlerin o camiada epey taraftar bulduğunu ispatlıyordu. Sonunda kardeşimiz iki yıl tedavülde kalan bu kasetleri bir daha çoğaltmayacağına ve piyasadakileri toplayacağına söz verdi ama camia küçük, alan aldı alacağını.
Sözün özü şu; İslam âlemi devasa boyutlarda. İslam coğrafyasını uluslararası bazda temsil eden İslam Konferansı Teşkilatı’na 57 tam ve dört gözlemci olmak üzere 61 ülke üye. Bugün batılı istatistiklere göre bile dünyada 2,1 milyar Hıristiyan nüfustan sonra 1,5 milyar nüfusla İslam âlemi en çok nüfusu olan ikinci din. 1900`lerde 200 milyondan bugün bu rakama gelindiğini nazarda tutmak gelecek için bir perspektif verse gerek. Dünya Katolik İstatistikleri Kurumuna göre 2008 yılı itibarı ile ilk kez Müslüman nüfus Katolik nüfusunu geçmiş durumda. Şu anda İslam, dünyada hem ihtida edenler hem de doğal nüfus artışı açısından en hızlı gelişen din. Bir bütün olarak olması gerekenden çok uzaklaşmış olsak da İslam âlemi halen diğer dinlere nazaran daha disiplinli bir yerde durmakta.
Bütün bunlarla ve birbirimizle gurur duyup ait olduğumuz bu şerefli dine hizmet etmenin yollarını aramaktansa her birimiz ayrı "tablo"lara imzalar atma yarışındayız. Açe depremi için Açe`ye Pakistan depremi için Pakistan’a, Kurban paylaşımı için Afrikaya giden kardeşlerimizden sıklıkla şuna benzer cümleler duyarız; "Çok iyi insanlar ama yine Türk-Müslüman nerede onlar nerede. Bir kere temizlik yok, disiplin yok, camide ayak uzatıyorlar... vs. vs.".
Bizde coğrafi ve milli enaniyet seviyesinde olan bu hastalık İslam dininden uzun süre mahrum kalmış topluluklara tebliğat yapma yarışında olan bazı akımlarda maalesef dışardan idare edildiğine şüphe olmayan bir propaganda aracına dönmüş durumda. İslami yakın tarih kitapları İngilizlerin geçen yüzyılın başında tezgâhladıkları İslam âlemini böl yönet taktiklerinden bahsetmeyi çok severler. Oysa Taha kardeşimizin de benim de müşahede ettiğimiz bu tablolar için çok uzağa değil Kırım`a, Azerbaycan`a kadar gitseler görecekler; tarihine değil canlısına, hem de en iptidai haliyle şahit olacaklar.
Çözüm, peşin hüküm "out", hoşgörü "in"…