Tarık Ali Eser
2009 – 2010 tiyatro sezonu, siz bu sayıyı okurken başlamış olacak. Eh, gelecek olan bu sezona da bize geleceği, daha doğrusu öte dünyayı hatırlatan, ahiret temalı bir oyunla girelim dedim. Israrla ve dahi hararetle tavsiye edeceğim bu oyun, Fatih üniversitesi öğrencilerinin (Tiyatro Ak-Asya) hazırlamış olduğu; “ Benden sonra ölüm gelir” oyunudur.
Oyunla ilgili biraz teknik bilgi aktarayım. Tiyatro Ak-Asya’nın 13 yaş ve üzeri seyirciler için hazırladığı bu oyunu Serkan Öztürk yazıp Aydemir Gültekin yönetmiş. 2 perde ve 90 dakika süren bu oyun Psiko-Dram tarzında hazırlanmış. Yani hem üzecek, hem düşündürecek, hem de korkutacak izleyenlerini. Seyirciye ölümün bir yokluk olmadığı gerçeğini anlatan oyun, er ya da geç gerçekleşecek bu randevuyu farklı bir içerikle izleyenine sunuyor.
ÖLÜM, SENİ DÜNYA GURBETİNDEN ALIR, ASIL VATANINA GÖTÜRÜR
Geçmişinde ki hayatından kaçmaya çalışan ve bir bodrum dairesine sığınan ressamın ruhunda yaşadığı iniş ve çıkışlar üzerine etkileyici bir psiko-dram. Oyunun başkarakteri Semih Bey geçmişiyle yüzleşiyor. Tanıdığı simalar ona hesap sormak için tek tek geri dönüyor ve ölüm tefekkürü üzerine demlenen sözler sahnede uçuşmaya başlıyor. Bir, üç, beş derken Ressam Semih’in dünyası, duydukları karşısında, daha doğrusu ölümün korkusuyla yıkılıveriyor. Toplumda doğum normal, hatta büyük bir sevinç kaynağı; peki en az onun kadar hak olan ve her yaşayanın yaşayacağı, mutlaka tadacağı ölüm neden anormal bir durum olarak algılanıyor? Adı geçtiği yerlerde tüm lezzetler acılaşmakta. Ölmek unutulması gereken bir son, kötü bir final izlenimi Semih’e göre. Hatta Sosyal buhranın adı; ölüm. İşte o zaman anlıyor ki ölüm hiçlik değil, son değil; başlangıç. Anlıyor ki, hayatta bir oyun ve bu oyununun tam göbeğinde duruyor, yada sana doğru bakıyor ölüm.
NE GÜLÜYORSUN, BU ANLATTIĞIM SENİN HİKAYEN!
Tam oyunun gerilimine kaptırmış dikkatlice izlerken ani sürprizlerle yerimden hopluyorum. Tam tebessüm edecekken şak diye bir tokat hissediyorum suratımda. İşte o zaman dedim ki arkadaş “ bu oyunun seviyesi 13 yaş değil 25 olmalı“. Bir süre sonra oyun, beni ölüm gerçeği ile yüzleştirmeye başlıyor. Ölümün unutulmamasını ve bu uzun yolculuk için ciddi bir hazırlık yapılması gerektiğini hissettiriyor. Tüm bunlarla beraber, sade sayılabilecek dekor, oyunun hareketliliği içinde göze batmıyor. Tiyatronun genel sanat yönetmeni Aydemir Gültekin’e “Oyunun derdi nedir” diye sorduğumuzda, uzun ama manidar bir cevap veriyor Aydemir hoca: “Derdimiz izleyicimize sorular sordurup cevaplar verdirmek. Ölüm yolculuğuna çıkarken bavulunda neler götürüyorsun? Kaç ‘keşke olmasaydı’ lı yaşanmışlıkların var? Geride bıraktıkların tabutunu taşıdıkları kadar seni yüreklerinde taşıyacaklar mı? Sade bir uğurlamayla mı gömüleceksin yoksa yüreklerden yürek mi söküleceksin dünyadan göçerken?”
ÖLÜM DOĞUMLA BERABER KİMLİĞE YAZILIR
Belli ki dertleri yüreklerimize korku salmak değil, esas amaç 2 perdelik bu oyuna izleyicinin zihninde 3. Perde ile devam etmek. Hz. Ömer’in dediği gibi “Ölmeden önce ölmek” sözünü sahnede anlatmak belki de… Aslında biz, oyun bitip de tiyatro salonundan çıkarken aklımızda son bir soruyla evimize gitmemizi istiyorlar: “Niçin yaşadım ve niçin ölüyorum?”
Bizim notumuz, kendi alanında sahnelenen bu nadir oyun için 10 üzerinden 7. Siz de her gün gördüğünüz yüzler, kişilikler perde arkasında neler gizliyorlar diye merak ediyorsanız sizi de bu oyuna bekliyoruz. Geniş bilgi için:http://theatre.club.fatih.edu.tr/Hosgeldin.html
Bu arada, Genç Akademi bünyesinde uzun soluklu bir tiyatro yolculuğuna çıkmak için kolları sıvadık. Sadece sahne üzeri için değil, kamera önüne, beyaz perde ve beyaz cama “biz de varız” diyecek bir nesil için çıkıyoruz yolculuğa. Kısa film uygulamalarından dizi setlerine, toplum içinde rahat ifade edilmekten hitabet tekniklerine, mutfak çalışmalarına uzanan bir serüven. Üstad Necip Fazıl’ın “Benim olmadığım yerde kimse yoktur” düsturuna sahip, gözleri alev saçan cengâverleri, verilecek eğitimler ve şartları konuşmak, derdimizi anlatmak için dergimize bekliyoruz.
Selam ve dua ile…