
Bilim Tabiatın Tanrı’ya işaret eden üç boyutuna ışık tutuyor. Bunlardan ilki tabiatın kanunlara uyduğu gerçeği. İkincisi, hayat boyutu; maddeden kaynaklanan ve zekice organize edilip amaca yönelik hareket eden varlık boyutu. Üçüncüsü ise tabiatın varlığı.
Antony Flew 1923 yılında Londra’da doğdu. Din kilisesi başkanı bir babanın oğlu olarak ilk ve orta eğitimini kilise okullarında yaptı. Küçüklüğünden itibaren "Tanrı" kavramı ile arası pek iyi olmasa da babasını üzmemek için sesini çıkarmadı. 15 yaşından itibaren ise tam olarak ateizmi seçti. Bu tarihten itibaren düsturu "Kanıtın götürdüğü yere git" oldu. Kanıt onu önce ateist yaptı sonra ateizm konusunda makaleler yazdı, sonrada ateistlerin cevabını bulamadığı sözümona sorulara cevap bulmayı kendine vazife edindi. İngiltere’den Amerika’ya, Kanada’ya kadar münazaraların aranılan adamı oldu. Bu münazaralarda salonlara bazen dört beş bin kişi toplamayı başardı. 70 yıla yakın "kanıtın götürdüğü yere git" felsefesi onu ateistlerin baştacı ve en popüler üstadlarından biri yaptı. 2004 yılına gelindiğinde kanıtlar onu Tanrı’ya götürdü. Şimdi Tanrı var diyor. Gerçi henüz pek bir dine inandığı yok, hatta ahiret hayatını da reddediyor ama inşallah kanıtlar onu oraya da götürür. Şimdi elimde onun Türkçe "Yanılmışım Tanrı Varmış" adıyla yayınlanan İngilizce’de "Dünyanın en ünlü ateisti nasıl fikrini değiştirdi" başlığıyla yayınlanan kitabı var.
Belli ki henüz herhangi bir dini seçmediği için bu dönüş tek ilahli dinler camiasından hak ettiği ilgiyi görmemiş ama kitap ateizmin teorisini yazan birinin bir İlah`ın var olduğuna inanma ve bunu ispatlama çabasına kadar gelmesini işlediği için ilgiyi hak ediyor. Aslında kitapta Flew`in Tanrıyı keşfi ilginç ama bence ilginç olan bir başka nokta daha var, o da onun dindar bir aile çocuğu iken ateist olmasına sebep olan düşünceleri. Gençken ailesi onu Almanya ve civarlarına tatile götürüyormuş. O yıllar Yahudilerin Almanya’da aşağılandığı yıllar. Kendi ifadesine göre "Yahudiler ve köpekler giremez" afişleri onu "Tanrı varsa o halde neden yeryüzünde kötülük var" noktasına götürmüş. (İlginçtir, henüz seyredemedim ama bu günlerde Nazi işkencesi altındaki Yahudilerin kendilerini yalnız bıraktığı düşüncesi ile Tanrı’yı sorguladıkları bol ödüllü bir film gişeleri ziyaret etmeye hazırlanıyor.) Diğer bir sebep de somut maddi bir varlığı olmayan Tanrı`nın pozitif bilimle nasıl tanımlanacağı. Bunu güya tanımlanmanın olanaksızlığı onu Tanrıyı inkara yönlendirmiş.
Hakkını vermek lazım, yazar ömrü boyunca delil aramış. Bu delil kovalamaca onu takip eden ateistleri sonsuz memnun ederken nedense "Tanrı var" noktasına getirdiğinde eski fikirdaşları ona "bunak" deme yarışına girmişler.
Bugün Tanrı’ya inanan Flew şu sebepleri ileri sürüyor: "Bilim Tabiatın Tanrı’ya işaret eden üç boyutuna ışık tutuyor. Bunlardan ilki tabiatın kanunlara uyduğu gerçeği. İkincisi, hayat boyutu; maddeden kaynaklanan ve zekice organize edilip amaca yönelik hareket eden varlık boyutu. Üçüncüsü ise tabiatın varlığı."
Flew aşağıdaki üç sorunun da bilim adamlarının kafasını karıştırdığını ve tabiri caizse Tanrı’ya inanmadıkları müddetçe de karıştırmaya devam edeceğini ortaya koyuyor.
1- Doğa kanunları nasıl oluştu?
2- Hayat, nasıl hayatın yokluğundan çıkıyor?
3- Evren nasıl yoktan var oldu?
Flew`in bu kitapla yerine getirdiği en önemli hizmetlerden biri de ateistlerin ateistlikleri ile gurur duydukları Einstein, Quantum fiziğinin ataları MAx Planck, Werner Heisenberg, Erwin Schrödinger, Paul Dirac gibi isimlerin Tanrı’nın varlığına inandıklarına dair beyanlarını derlemiş olması.
Antony Flew`in Türkçesi "Yanılmışım Tanrı Varmış" kitabı tam anlamı ile bir hidayet kitabı değil ama burun kıvırmaya gelmez. Bana kalırsa "bir rüya gördüm hayatım değişti" tipi hidayet hikâyelerinden çok daha faydalı bilgiler içeriyor. Bu sıralar okumak için yeni bir kitap arayanlara duyurulur.