
Gökhan Gökçek
El becerisi ve köklü bir din bilgisi dışında başka bir özelliğe de sahipti Muhtar. Liderlik...
Mücadelesini tarihe sindirmiş bir direnişin hikâyesi... Kabileler arası anlaşmazlıklara son verebilmiş bir barıştırıcı… Liderlik vasfından ötürü "talip olan" değil "talep edilen" mertebesindeki nadir kişilerden... Şehit Ömer Muhtar...
Ailesi Defne bölgesinin Batnan kasabında yaşayan Ömer Muhtar, 1862’de Osmanlı toprakları olan Libya`da dünyaya gelir. Babası 1878 senesinde hac vazifesi sırasında vefat eder. Öksüz kalan Ömer Muhtar ve kardeşinin bakımını, babasının yakın arkadaşı Seyyit El Giryani üstlendi. Muhtar, kaydını yaptırdığı Çağbub`daki İslami Bilimler Akademisi`nde sekiz yıl süren iyi bir eğitim aldı. Eğitimini sürdürürken bir yandan da marangozculuk, ziraatçılık ve demircilik gibi konularda da kendini geliştirdi.
El becerisi ve köklü bir din bilgisi dışında başka bir özelliğe de sahipti Muhtar. Liderlik... Belki de birçok insanın aklından geçirdiği ama olamadığı bir vasıftı bu. Onun liderlik vasfı bir hareketlenmeye ön ayak olmakla kalmıyordu. Anlaşmazlıklar içinde olan kabilelerin barışmasına da vesile oluyordu. Ömer Muhtar da Seyyit Muhammet kurduğu Senusîlik tarikatına bağlıydı . Bu tarikat İslam aleminin muvaffak olması için çalışıyordu. Ömer Muhtar, Üniversite`den mezun olduktan sonra Kasur Zaviyesi`nin başına, oradan da Ayn Kalak Zaviyesi şeyhliğine getirildi. İnancının gereğini yaparak -mücahitleriyle sarf ettiği çabalar sayesinde- bulunduğu bölgeye işgalci Fransız kuvvetlerine ayak dahi bastırmadı. Ardından 1911 yılında faşist İtalyan işgaline kadar imamlığını sürdüreceği Katur Zaviyesi`ne atandı.
Sanayileşme sürecini diğer ülkelere göre geç tamamlamış olan İtalya, gözlerini aç kurtlar gibi Libya topraklarına dikmişti. Ama Abdülhamit’in keskin zekâsı ve üstün diplomasi yeteneği İtalya’nın bu hevesine kursağında bırakıyordu. II. Abdülhamit’in tahttan indirilmesi ve Osmanlı’nın İngilizler tarafından işgal edilen Mısır ile uğraşmasını fırsat bilen İtalya, Trablusgarp’ı (bugünkü adıyla Libya) işgal etti. İşgal, Libya halkı için zulmün başlangıcıydı. Bu sırada Balkan Harbi’nin cereyan etmesi zaten askeri bakımdan yetersiz bulunan Osmanlı ordusunun Libya’dan tamamen çekilmesine neden oldu. Libya halkının geçilmesi basit bir engel olduğunu düşünen İtalyan askerlerine, bir grup mücahit topluluğu olan Senusi hareketinin neferleri cephede zor günler yaşatıyorlardı. Aradaki imkân uçurumuna karşın imanlarının gücüyle kanlarının son damlasına kadar çarpışıyorlardı. 1911 yılında başlayan işgalde seneler birbirini takip etmiş ve Ömer Muhtar direnişe lider olmuştu. Direniş desteğin az olmasına rağmen başarılarla devam ediyordu. Muhtar, 1923 yılında aldığı “direnişe liderlik” görevini hakkını vererek sürdürüyordu. Ani baskınlar, karakollara yapılan hücumlar İtalyan askerlerinin kâbusu oluyordu. Bir çarpışma sırasında yediği kurşunla atından düşen Muhtar, çarpışmaya kahramanca devam ediyordu. Tekrar bir kurşun vücuduna isabet etti. Aldığı yara artık yapacak bir şeyinin kalmadığına işaretti. Etrafı İtalyan askerleri tarafından sarılmıştı. Sonunda rehin alındı... Yakalanan Muhtar, önce Bingazi’ye oradan da Suluk’a götürüldü. Çıkarıldığı mahkemece yargılandı ve ölüm cezası aldı.
Cezası infaz edilmeden önce mahkeme heyetine verdiği cevap ise onun şehadete susamışlığının bir göstergesiydi; “Hüküm ve karar yalnız Allah’ındır. Sizin bu sahte ve uydurma hükmünüzün hiçbir geçerliliği yoktur. İnna lillah ve inna ileyhi raciun (Biz Allah’ın kullarıyız ve sonunda ona dönücüleriz).”