Bugün üniversiteden mezun oldum, bölümümü bilen bilir, bilmeyen bilmeyi önemsemeyebilir ama zor bir bölümdü. Stres, yoğun çalışma, zihni ve fiziki yorgunluklar, ekonomik yetersizlikler, yeteneksizlikler okul hayatım boyunca beni zorladı. Ama hızlı konuşan bir filozofun dediği gibi düşmanım ateşse dostlarım ateşten beterdi. Dua edenler, bana dirilik ve güç versin diye kurban kesenler, hacet namazı kılanlar, benim yerime sadaka verenler, çalışmalarıma yardım etmek için memleketine gitmeyi geciktirenler, moral destek verenler, her gün mesaj atarak, arayarak, umut aşılayanlar velhasıl hep destek tam destek olanlar hep yanımda, sağımda, solumda, arkamdaydı. İnsan bu kadar desteği alınca kendisine çok fazla yapacak bir şey de kalmıyor açıkçası.
Gelgelelim mezun olduğunuz günün ertesinde hatta birkaç saat içerisinde, gelen tebrik telefonlarının da canhıraş sesiyle mezuniyetinizin yanında, şimdi ne yapacaksın sorusunu duyunca işsiz olduğunuzu fark ediyorsunuz.
Evet, işsizim ve azla kanaat etmeyi bilmeyip çok profesyonel yerlerde çalışayım, dolgun maaş alayım, arabam, evim olsun, ortam mühim değil yeter ki ekonomik yeterliliği olsun şeklinde hedeflerle iş arayacak olursam işsiz kalmaya devam edeceğimi düşünüyorum.
Bu tarz bir düşüncenin yerine millete, ülkeme faydam olsun okuduğum alanda kazandığım vasfımla faydalı işler yapıp az da olsa maaş alayım diyerek kısa yoldan köşeyi dönmeyi değil nasıl daha faydalı bir birey olurumu hedeflersem fazla işsiz kalmayacağımı düşünüyorum bilmem yanılıyor muyum?
Bu cümleleri yazabildiğime göre aslında bir işim var. Türkiye’de yazı yazmayı iş olarak görmeyen insanların sayısı oldukça fazla belki ben de onlardan biriyim çünkü yazmazsam yaşayamam dediğim için yazıyorum kendime iş çıkartayım, başıma iş açayım diye değil.
Mezun olduğum alan yazarlık değil ve bu alandan mezun olup da yazarlık yapan pek duymadım, en azından okumadım.