• Reklam
  • Künye
  • İletişim
  • ABONE OL!
  • GENÇ'e Yazı Gönder
  • Atölye Çalışmaları
    • Yazı Atölyesi
    • Fotoğraf Atölyesi
  • Twitter
  • Facebook
  • RSS
Kısa yoldan ABONE olmak

logo

  • DOSYA
  • YAZARLAR
  • GÜNDEM
  • SÖYLEŞİ
  • KÜLTÜR & SANAT
    • Sinema
    • Kitap
    • Gezi
    • Sözlük
  • BİLİM
    • Mikro Alem
    • Makro Alem
    • GENÇ Bilim
  • TEKNOLOJİ
  • KAFALARDAKİ SORULAR
  • ARŞİV
  • ABONE OL!
Anasayfa
  • DOSYA
  • YAZARLAR
  • GÜNDEM
  • SÖYLEŞİ
  • KÜLTÜR & SANAT
    • Sinema
    • Kitap
    • Gezi
    • Sözlük
  • BİLİM
    • Mikro Alem
    • Makro Alem
    • GENÇ Bilim
  • TEKNOLOJİ
  • KAFALARDAKİ SORULAR
  • ARŞİV
  • ABONE OL!
  • Düşerek Büyüyen Bir Çiçeğiz
  • Eğer Ölürsem Benden Başka Kimseyle Evlenme!
  • Ölümün Hikâyesi
  • Yetim: İnsanlığı Yetiştiren İnsan
  • Gönül Elçileri Konuşuyor!
  • Ringelmann Etkisi: Bireyin Psikolojik ve Fizyolojik Süreci
  • Rahmet Dolu Misafir
  • Her Kesrette Bereket Var Mıdır?
  • Yeni Dünyanın Ebabilleri
  • Bu Da Geçer Ya Hu
  • Tüm Mutluluklar Yürekte
  • Dünya Yine De Yaşamaya Değer Bir Yer
  • Ecdada Vefa(!)
  • Deliriyor Muyuz Yoksa Işıklar Mı Kısıldı?
  • Bireycilik Tufanı
  • Kendine Merhamet Etmeyi Unutan İnsan
  • Şu 10 Kişinin Cennetlik Olduğunu Duydum
  • GENÇ Dergisi Haziran 2022 Dosyası #1
  • ANASAYFA
  • Genel
  • Üç Kuşak Göçmenlik

Üç Kuşak Göçmenlik

30.01.2022 00:03
Genel
639
Erhan İdiz

“Artık daha mutluydum. Önce üniversiteyi kazandım, sonra hem okuyup hem çalışmaya devam ettim. Şu an öğrenciyim. Diliyorum ki ileride tüm yaşadıklarımı, gördüklerimi kitaplara dökebilecek kadar iyi bir yazar olurum.”

Sovyetler Birliği, Afganistan’ı işgal ettiğinde ben henüz doğmamıştım. Dedem, babamı ve diğer çocuklarını da yanına alarak Pakistan’ın Karaçi şehrine göç etmişti. Göç etmeye mecbur kalmıştı çünkü gitmezse başına neler geleceğini biliyordu.

Pakistan’da yeni bir hayata başlamışlardı. Fakat burası Afganistan’ın kuzeyine benzemiyordu. Karaçi’nin nefes aldırmayan kalabalığı ve sıcağı herkesi hasta ediyordu. Ben de bu sıcak günlerin birinde doğdum. İki yaşına bastığımda babam bizleri kaçak yollardan İran’a götürdü.

16 yaşına kadar İran’da yaşadım ama burada hayat bir Afgan, bir Sünni için çok zordu. Arada bir “Afgan girti” (Afgan yakalama/tutuklama) operasyonları olurdu. O operasyonlar sırasında rastgele yakaladıkları her Afganı alıp sınırın öte yanına atarlardı. Bu o kadar yaygındı ki bir yerlerde serbest gezmekten çekinirdik. Bir gün beni ve bir arkadaşımı da çevirdiler. Öğrenci olmamıza rağmen karakola götürüldük. Orada derdimizi anlatmaya çalıştık ama bize en azından karakolu temizlemek zorunda olduğumuz söylendi. Biz iki çocuk, saatlerce bir karakolun her türlü temizliğini yaptık. İran güvenli değildi. Üstelik başlarda biraz iyi olan maddi durumumuz iyice bozulmuştu. Sonra annem dikiş makinesiyle evi geçindirmeye başladı. Kardeşim de seyyar satıcılığa başlayınca Türkiye’ye gelmeye karar verdim.

İlkin Konya’da hayvanlara baktım. Sabah namazıyla uyanıyor, yatsı vaktine kadar aralıksız çalışıyordum ama ücretimi isteyince güçlük çıkarıyorlardı. Sonra İstanbul’da tekstilde ve ardından Aksaray’da inşaatlarda çalıştım. Çalıştığım her yerde patronlar tarafından oyalanıyordum ve param yeniyordu. Birkaç kez paramı istiyor, alamayınca çaresiz ağlıyordum ama bir şey değişmiyordu. Bir insandan kaç kez isteyebilirsin ki?

Böyle devam edemeyeceğini anlayınca Ankara’ya, Birleşmiş Milletlere gittim. Niyetim oraya sığınmacı başvurusunda bulunmak ve bir okula gitmekti. Ankara’da tanıştığım birkaç Afgan göçmenle birlikte bizi Samsun’a yönlendirdiler.

Hiçbirimizde para yoktu. Bu yüzden Aksaray’a gidip birkaç gün inşaatta çalışacağımı söyledim. Üç hafta sonra arkadaşlarımın ardından Samsun’a gittiğimde beni bir parkta karşıladılar. İş bulamadıkları için ev tutamamışlardı. O gece kazandığım parayla bir ev tuttuk sonra okula başladık. İşimiz olmadığı için üç öğün ekmek peynir yiyorduk. Sonra sanayide iş bulunca hayatımız biraz kolaylaştı.

Samsun’da hem okula gidiyor hem de çalışıyordum. Bazen günlerce çalışıyor lakin paramı alamıyordum. Öyle bir dönem geldi ki artık kendimi çaresiz hissediyordum. İran’da yaşadıklarım, buradaki yalnızlığım beni iyice boğmaya başlamıştı. Akşamları kömür taşıyor, sabah okula gidiyordum. Kömürün karası hiç çıkmıyordu üzerimden. Bu karalıkla insanların arasına karışmaktan utanıyordum ama başka çarem yoktu. Parasızlıktan çoğu günümü aç geçiriyordum. Allah insana kaldıramayacağı yükü vermez ama o dönemlerde çok sorguluyordum. Yoksulluğumuzu, göçmenliğimizi, hayatımızı… Nereden aklıma geldi bilmiyorum ama böbreklerimden birini satabileceğimi düşündüm. Bununla ilgili sorular sorunca tehlikeli olduğunu öğrenip vazgeçtim.

Liseyi bitirinceye kadar çok zorlandım ama üniversiteye dair umudum vardı. Üniversiteyi kazanırsam belki bazı şeyler daha kolay olur diye düşünüyordum. Bu yüzden umudumu hep diri tuttum. Ne kadar zorlansam da geleceği düşünüp kendimi avuttum fakat beklemediğim bir şey oldu. Girdiğim ve kazandığım üniversite sınavı sonrasında tercih yapamayacağım söylendi. Sistem sınava girmeme izin vermişti ama tercih hakkı tanımıyordu. Günlerce uğraştım her kapıyı çaldım ama nafile. Sonra yabancıların başka sınavlarla okula alındığını öğrendim ama bir yılım heba olmuştu. Böyle dönemlerde insan yaşamına bir anlam veremiyor, ha yaşamışsın ha yaşamamışsın. Zaten zor olan hayat daha da zorlaşıyor. O sıralarda Genç Werther’in Acıları’nı okuyordum. Psikolojim iyice bozuldu ve uzun süre intiharı düşündüm.

Hep böyle mi geçecekti hayatım? Ben de dedem, babam gibi kendi vatanımdan uzakta hep kaybedenlerden mi olacaktım? Bu düşünceler uzun süre meşgul etti beni ama her şey bir gün İlim Yayma Cemiyeti ile tanışmamla değişti. Durumumu anlatınca bana kalacak yer ve cüzi bir miktar burs verdiler.

Artık güvenle kalabileceğim bir yer, temiz bir yatağım üstelik üç öğün yemeğim vardı. Onlar bana güvendi, ben karşılığını vermeye çalıştım. Orada kitaplarım oldu, okudum, yazdım. Kaldığım oda örnek oda haline gelmişti. Kitaplarım, çalışma masam tüm yurdun odağı haline gelmişti. Artık daha mutluydum. Önce üniversiteyi kazandım, sonra hem okuyup hem çalışmaya devam ettim. Şu an öğrenciyim. Diliyorum ki ileride tüm yaşadıklarımı, gördüklerimi kitaplara dökebilecek kadar iyi bir yazar olurum.”

Telefonundaki ses bir an kesildi. Peş peşe çok konuştum herhalde, dedi. Abdullah ile sosyal medya aracılığıyla tanışmıştık. Şimdiye kadar onlarca göçmenle röportaj yapıyordum ama ilk defa biri yazar olmak istiyordu. Abdullah diğer göçmenlerden farklıydı. Yaşadıklarının farkındaydı ve derdini anlatabiliyordu. Helalleşip kapattım telefonu. İçimde bir gün Abdullah’ın hayatını anlatan bir kitap okumak dileğiyle...

BU YAZIYI BEĞENİN:

Yazar Hakkında

Erhan İdiz

Ülkenin en doğusunda, bir dağın eteğinde doğup büyüdü. Çocukluğundaki 36 saatlik otobüs yolculuklarında başlayan “uzaklar” hayranlığı nedeniyle 15 yaşında okulu bırakıp İstanbul’a geldi. Niyeti tekstilde makineci olmaktı ama bir yıl sonra vereme yakalanınca memleketine dönmek zorunda kaldı. Tekstildeki kariyeri bir ortacı olarak sona erince yedi yaşından beri yaptığı gazete dağıtıcılığına döndü. Medyadaki gazete dağıtıcı...

Fikrinizi / Yorumunuzu Bizimle Paylaşın...

Son Manşetler

  • Düşerek Büyüyen Bir Çiçeğiz

  • Eğer Ölürsem Benden Başka Kimseyle Evlenme!

  • Ölümün Hikâyesi

  • Yetim: İnsanlığı Yetiştiren İnsan

  • Gönül Elçileri Konuşuyor!

  • Ringelmann Etkisi: Bireyin Psikolojik ve Fizyolojik Süreci

  • Rahmet Dolu Misafir

  • Her Kesrette Bereket Var Mıdır?

  • Yeni Dünyanın Ebabilleri

  • Bu Da Geçer Ya Hu

  • Tüm Mutluluklar Yürekte

  • Dünya Yine De Yaşamaya Değer Bir Yer

  • Ecdada Vefa(!)

  • Deliriyor Muyuz Yoksa Işıklar Mı Kısıldı?

  • Bireycilik Tufanı

  • Kendine Merhamet Etmeyi Unutan İnsan

  • Şu 10 Kişinin Cennetlik Olduğunu Duydum

  • GENÇ Dergisi Haziran 2022 Dosyası #1

  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • 6
  • 7
  • 8
  • 9
  • 10
  • 11
  • 12
  • 13
  • 14
  • 15
  • 16
  • 17
  • 18
  • Tümü

Benzer Yazılar

Sahra-yı Kebir`i Nasıl Geçtim
Sahra-yı Kebir`i Nasıl Geçtim
Yorularak okunacak 500 kü...
"Erbakan da Aramızda Allahu Ekber…"
Önce tekbirler yükseldi k...
Kağıt Kokulu Yıllar
Kağıt Kokulu Yıllar
Dergimizin dosya konusunu...
Antigone
Antigone
Herhâlde tragedyanın başa...

Genç Dergisi 189. Sayı

POPÜLER YAZILAR

  • Son Eklenen
  • Çok Okunan
  • Haber Merkezi

Düşerek Büyüyen Bir Çiçeğiz

Bir Selam Bin Kelam Doğurur, Bakarsın Kalpleri İslam`la Yoğurur

Eğer Ölürsem Benden Başka Kimseyle Evlenme!

Ölümün Hikâyesi

Yetim: İnsanlığı Yetiştiren İnsan

Gönül Elçileri Konuşuyor!

Ringelmann Etkisi: Bireyin Psikolojik ve Fizyolojik Süreci

Genç Dergi Mayıs Sayısı Çıktı! 8021301

Bagamoyo Afrika... 4913466

Kasım Sayımız Çıktı! 3348195

Hangi Filmi Neden İzleyelim? (Özel Çalışma) 1163158

En Güzel Cuma Hediyeleri! 281500

10 Soruda Sen Kimsin? 261449

Leyla ile Mecnun Fuzuli mi? 161879

07.08.2022

Düşerek Büyüyen Bir Çiçeğiz

01.08.2022

Eğer Ölürsem Benden Başka Kimseyle Evlenme!

01.08.2022

Ölümün Hikâyesi

31.07.2022

Yetim: İnsanlığı Yetiştiren İnsan

29.07.2022

Gönül Elçileri Konuşuyor!

26.07.2022

Ringelmann Etkisi: Bireyin Psikolojik ve Fizyolojik Süreci

24.07.2022

Rahmet Dolu Misafir

Tüm Videolar

Video GENÇ

En Önemli Yetenek: Sunum!
Takip Edin

GENÇ Twitter Akışı

@gencdergi kullanıcısından Tweetler
TÜM FOTOĞRAFLAR

FOTOĞRAF GALERİSİ

  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
TÜM YAZILAR

GENÇ BİLİM

  • Yazmak Üzerine Bir Swot Analiz
    İnsanlığın tekâmül süreci...
  • Adâb-ı Muâşeret Hastalıkları ve Edebî İyilik Hâli
    Âdâb-ı muâşeret hastalıkl...

GENÇ FACEBOOK AKIŞI

Genç Dergi

İLETİŞİM

Reklam
ABONE OL!
Künye
Yazarlar
İletişim

GENÇ'ten

GENÇ'e Yazı Gönder
Yazı Atölyesi
Fotoğraf Atölyesi
Psikolojik Danışman
Ödüllü Test










GENÇ Bilişim © 2006 - 2022 . Tüm Hakları Mahfuzdur.
  • Twitter
  • Facebook
  • RSS