
İsrail, tarih boyunca dışlanmış, zorbalığa uğramış bir toplumun -öyle ya da böyle- devletleşmiş halidir. Hitler’in ırkçı ideolojisi sebebiyle Nazi döneminin kurbanı olarak Holokost yaşamaları Yahudilerin aynı zamanda narsist zulmüne maruz kalmalarının da göstergesidir. Narsist Nazi uygulamaları başka bir narsisti; Siyonist İsrail’i doğurmuştur. İsrail, bu travması ile yüzleşmek yerine “güçlü olan hayatta kalır” prensibini “zulmeden hayatta kalır” olarak anlamış ve geçmişte maruz kaldığı zulmü -belki daha fazlasını- Müslümanlara göstermiş, dahası şiddetini artırarak devam etmektedir.
Bugün karşımızda tam teçhizat silahlarla küçücük çocuklara bile orantısız şiddet uygulayan bir işgalci duruyor. Gerekli gereksiz her durumda silahına sarılması, şiddete başvurması aslında onun ne denli büyük bir korku yaşadığının da alameti. En sıradan sözleri kendisiyle edilen bir mücadele olarak addetmesi, en basit davranışları bile kendisine açılan bir savaş zannetmesi ve her dem tetikte olması uçan kuştan dahi ürker durumda olduğunu ifade ediyor. Tam da bu sebeple narsistik bozukluk yaşayan bir zihniyetin gövde gösterili acziyetine şahit oluyoruz.
İğne Ucu Etkisindeki İrade
Onu çok güçlüymüş gibi gösteren saldırgan tavırları esasında içi hava dolu bir balondan başka bir şey değil. Yok oluşu sadece bir iğne ucuna bağlı. Burada Müslümanlar olarak hemen kendimize özeleştiri içeren soruyu soralım; o iğne ucu etkisindeki iradeyi ve şuurlu cesareti gerçekten neden gösteremiyoruz? Devam edelim; suçlamaları, akıl karıştırmaları, dengesiz tutumları, endişe saçmaları, tedirgin etmeleri, yıldırma politikaları hasılı her hamlelerinin manipülasyon özelliği taşıması ve özgüven yoksunu bir güruh olmaları İsrail’in narsistik bozukluklar yaşadığının bir başka emaresi.
Narsistik bozukluk yaşayan bu zihniyet, muhatabının sadece elinde avucunda bulunan malına, toprağına değil varlığının temelini oluşturan “hayat enerjisine” de göz diker. İşgalci İsrail ve avanesi, Müslümanların her şeyine bilhassa bayram ve kandil gibi özel günlerine düşmandır. Bombalamak, katletmek için özellikle bu anlamlı günleri tercih etmelerinin sebebi kendisinin hiç sahip olmadığı ve olamayacağı bir nimet olan “hayat sevinci”dir. Dingin bir ruh, imrenilen huzur halinden mahrumdur. Bu mahrumiyet onu çıldırtır, öfkelendirir, saldırgan kılar. Hiçbir zaman tadamayacağı o varlık neşesini karşısındakinden zorbalıkla, zulümle almaya çalışır.
Neden?
O bir parazittir çünkü. Varlığı, başka -temel- bir canlının varlığına bağlı ve muhtaçtır. Kanını emdiği, yuvalandığı bedeni sömürerek var olur. Parazitlerden kurtulmanın en etkili yolu vücudun bağışıklık sistemini güçlendirmesidir. Bağımlılık sistemi değil! Bağışıklık sistemi güçlenirse parazitler ambalajlanır ve ölene kadar kapsüllerde paketlenir. Bağımlılık sistemi aynı döngü ile devam ederse parazit gibi yaşayan narsist zihniyet daha da güçlenir. Bağımlılığı ortadan kaldırmanın en etkili yolu ise paternleri yani kendini sürekli tekrar eden davranış kalıplarını kırmaktır.
Bağışıklık Sistemini Güçlendirmeli, Bağımlılık Sistemini Değil!
Ne demek istiyoruz? Siyonist İsrail, parazit gibi hayata tutunmaya çalışan bir narsisttir. Müslümanların kanını, canını, varoluş heyecanını sömürmeden yaşayamaz. Müslümanların bu narsist parazitten kurtulmak için bağışıklık sistemini güçlendirmesi elzemdir. Tarımdan sanayiye, endüstriden sanata, medyadan eğitim sistemine; tüm alanlarda kendi bağışıklığını güçlendirerek maddi ve manevi ...................................................................